29 Haziran 2011

İnci Zamanı

İnci Kefali balığı dünyada sadece Van Gölü'nde yaşar. Ben kendimi bildim bileli bu balığı tanırım. Sadece ben değil, benim gibi Van Gölü çevresinde yaşamış herkes de bilir. Zira bahar aylarında bu yörede bir çok ailenin sofrasına gelir. Özellikle Erciş'te, bahar aylarında tadına bakmayan yoktur.

Son bir iki yıldır İnci Kefali'nin ünü Van sınırlarını aşmış durumda. Çünkü bu balık, üreme mevsiminde yumurtalarını bırakmak için denizden akarsulara doğru yol alırken inanılmaz bir doğa harikasına imza atar.



İşte dünyada eşi benzeri olmayan bu doğal eylemi Türkiye ve Dünyaya tanırmak için ilki geçen yıl olmak üzere İnci Kefali Göçü Kültür Sanat Festivali düzenlendi. Festivalin bu yıl yapılan ikincisi ise geçen gün sona erdi.

Şimdiye kadar bırakın Dünyayı, Türkiye'yi, hatta Van'ı, Erciş'te bile bu göçten habersiz birçok insan vardı. Böylesi de herhalde ancak Türkiye'de olur. Oysa geçen sene Van'a atanan vali olmasa galiba daha uzun yıllar bu durum böyle sürüp gidecekti. Vali elbette önemli bir iş yaptı. "Alaska'daki somon balığının göçünü hepimiz biliyoruz, fakat İnci Kefalini geçen yıla kadar hiçbirimiz bilmiyorduk. Halbuki somon balığı 15 dakikada bir atlarken bizimki saniyede bin defa atlıyor" diyen vali hakikaten iyi bir iş başardı. Fakat bu balığın korunup neslinin tehlikeye girmemesi için yıllardır sessiz sedasız olağan üstü bir çaba harcayan Prof. Mustafa Sarı'nın adını anmamak haksızlık olur. Sarı, vakti zamanında Van'da devlet dairelerini kapı kapı dolaşıp balığın korunması, kaçak avlanmaların önüne geçilmesi için çok dil dökmüş ama kulak bile asılmamış. Şimdiyse, anladığım kadarıyla Vali Münir Karaloğlu bunun olabildiğince ciddi bir iş olduğunu hemen anlamış olacak ki geçen yıldan itibaren kaçak avlanma jandarmanın sıkı kontrolünde, diğer taraftan da işte bu festivalle iki yıl içinde epey insan haberdar oldu.

Fakat valinin de değindiği gibi bu iş jandarmayla polisle olacak iş değil. Asıl yöre vatandaşının koruma bilincine sahip olması gerekiyor. Düşünsenize yıllar yılı, üstelik de üreme mevsiminde insanlar şimdiki festivalin yapıldığı alana kamyonetlerini çekip tonlarcasını alıp götürdüler. Buna rağmen hâlâ tonlarca balık var. Esas olan birşey var, insanoğlu parmağını sokmadığı sürece doğada herbirşey yolunda. 

Şimdi dört gözle önümüzdeki yılın festivalini bekliyoruz.

24 Haziran 2011

Geleceğe uçuş

Okuduğum bir haber ilginizi çekebilir. Gelecek onyıllarda uçaklar ve uçuş nasıl olacak, bir tahmin yürüttünüz mü? Chloe Turgis adlı vatandaşın verdiği habere göre uçak üreticisi EADS şirketi geçen hafta fütüristik bir uçağın fotoğraflarını yayımlamış.

Planlandığına göre bu uçakla Londra'dan Tokyo'ya iki saatte uçulacakmış. Evet yanlış duymadınız. Avrupa'nın batısından Asya'nın doğusuna, sadece iki saatte. Düşünün, İstanbul'da işi ile evi farklı yakalarda olan bir vatandaş akşam işten çıktından sonra karşıdaki evine varamadan adam dünyanın bir ucundan öbürüne varmış olacak. Bizim açımızdan şimdilik en azından kulağa hoş geliyor değil mi...

Unutmadan küçük bir de not: Bu süpersonik uçak projesinin 40 yıldan evvel hayata geçirilmesi biraz zormuş. Kaba bir hesapla yüzyılımızın tam ortalarında bunların ete kemiğe bürünmüş gerçek örnekleriyle karşılaşabiliriz.

Haberde, hazır söz uçaklardan açılmışken diğer uçak şirketlerinin geleceğe ilişkin planlarına da bir göz atılmış. Önde gelen üreticilerden Airbus da boş durmuyormuş. Geliştirdiği S.A.S. adlı bir uçak projesi hayli enteresan.

İşte gelecekte üretilmesi planlanan o uçağın dıştan ve içten görünüşü:












15 Haziran 2011

Bu Gece En Hüzünlü Şiiri Yazabilirim

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Şöyle diyebilirim: gece yıldızla dolu
Ve yıldızlar, masmavi titreşiyor uzakta
Şakıyarak dönüyor gökte gece rüzgarı.
Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim
Sevdim ben onu, o da beni sevdi bir ara.
Kollarıma aldım bu gece gibi kaç gece
Kaç defa öptüm onu sonsuz göğün altında
Sevdi beni o ben de bir ara onu sevdim
O durgun, iri gözler sevilmez miydi ama

Bu gece en hüzünlü şiiri yazabilirim.
Yokluğunu düşünüp, yitmesine yanmakla
Duyup geceyi, onsuz daha engin geceyi.
Ota düşen çiy gibi, düşmekle şiir cana
Ne gelir elden, sevgim onu tutamadıysa.
Gece yıldız içinde, o yoldaş değil bana
Hepsi bu. uzaklarda şarkı söylüyor biri.
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca
Gözlerim arar onu, yaklaştırmak ister gibi
Yüreğim arar onu, o yoldaş değil bana

Artık sevmiyorum ya nasıl, nasıl sevmiştim
Sesim arar rüzgarı ulaşmak için ona
Ellere yar olur. öpmemden önceki gibi.
O ses, ışıl ışıl ten ve sonsuz bakışlarla
Artık sevmiyorum ya severim belki yine
Ne uzundur unutuş ah ne kısadır sevda
Böyle gecelerde kollarıma aldım çünkü
Yüreğim dayanmıyor yitmesine kolayca

Belki bana verdiği son acıdır bu acı
Belki son şiirdir bu yazdığım şiir ona

Pablo Neruda
Sayfa başına git