18 Ekim 2015

Hiç tanımasaydım

Bazı insanları hiç tanımamış olmayı dilerdim. Neylersin ki bazen dilemek yetmiyor. Hele hele sonradan dilemek. Zaten bir şey sonradan dilenir mi ki? Olan olmuşsa dilemek neye yarar? Şöyle olmasaydı da böyle olsaydı... Keşke dediğimiz şey bu işte. Geleceğe yönelik arzularımızı dile getirmekte çok belirgin bir kelime bilmiyorum ben, varsa da bilmiyorum. Fakat şu keşke'ye baksanıza, geçmişe yönelik arzularımızı ne de güzel anlatıyor. Öyle sanıyorum ki dünyanın bütün dillerinde var bu keşke'nin karşılığı. Eğer bir yerde insan varsa, keşke de vardır büyük olasılıkla. 

Henüz başlamadan sözü dağıttım, farkındayım. Bazı insanları diyordum, keşke hiç tanımasaydım. Herhalde herkesin hayatında, bir tane de olsa, böyle insan vardır. Fakat benim durumum biraz tuhaf. Çünkü söz konusu insanları hiç tanımamış olmayı dilememi gerektirecek elle tutulur bir durum yok ortada. Filancayı hiç tanımasaydım, dediğimde, neden, diye sorulsa verecek somut bir yanıtım yok. Mesela, filancanın şöyle kötü bir karakteri var, diye sunabileceğim bir örnek yok. O halde bu neden böyle? Neden ben bazı insanları hiç tanımamış olmayı diliyorum?

Burada kendiliğinden ortaya çıkan soru şu: Acaba bu durum benden mi kaynaklı, tanımamış olmayı dilediğim insanlardan mı? Buna oturaklı bir yanıt bulabilmiş de değilim henüz. Fakat benden kaynaklı değilmiş gibi geliyor. Şöyle: Aynı zaman zarfında, aynı yerde ve aynı koşullarda tanıdığım iki ya da daha çok insanın tamamı için böyle düşünmüyorum. Diyelim üç yıl önce aynı anda, üstelik de bir arada tanıdığım iki insandan biriyle tanıştığıma bugün memnunken bir diğeriyle, işte dediğim gibi, hiç tanışmamış olmayı diliyorum. Neden acaba? 

Hiç tanımamış olmayı dilediğim insanlardan nefret etmiyorum, bunun farkındayım, zira nefret etmemi gerektirecek bir şey yok. Nefret ettiğimiz insanlarla ilgili durum biraz daha başka. Hepimizin hayatında vardır böyleleri, ve değişmez kuraldır, nefret ettiklerimizden ama öyle ama böyle, ya bir kötülük görmüşüzdür, ya da görmeyi bekliyoruzdur. Kötülüğü ille bize yapmaları da gerekmez, başkalarına kötülük ettiği için nefret ettiklerimizin sayısı da az değildir. Ama ben burada nefret etmediğim halde, zaten bunu gerektirecek bir durum da olmadığı halde, bazı insanları hiç tanımamış olmayı neden istiyor olabilirim?

Geçenlerde bir "arkadaşım" aradı. Birkaç dakika konuştuk. Öyle çok konuştuğumuz da yok, yılda belki bir defa. Bir yandan konuşurken bir yandan da, bir an önce bitse bu konuşma, diye geçirip duruyordum içimden. İşte o "arkadaşım" da bu bahsettiklerimden biri: Keşke hiç tanımamış olsaydım. Evet, ister istemez tırnak içine aldım "arkadaşım"ı, çünkü, madem arkadaşın, neden hakkında böyle düşünüyorsun, diye sorulabilir. Bilmiyorum. Bugüne kadar aramızda ne bir dargınlık oldu ne bir şey. O halde? Aslına bakarsanız, hem bu arkadaşım hem de diğer bazıları için bazen aklıma cevap gibi bir şeyler geliyor. Ama gelenler sahiden de cevap mı değil mi, emin olamıyorum.

Facebook arkadaş listemde de var böyleleri. Hem de çok. Böyle insanların çoğuyla zorunlu arkadaş olduğumu da unutmadan söylemeliyim. Öyle ya, bazı insanlarla mecburen arkadaşlık ederiz. Ne bileyim, aynı sınıfta okuyoruzdur, aynı yerde çalışıyoruzdur filan. Bu bağlamda şöyle bir parantez de açılmalı, arkadaşlık denen mefhumun kendisiyle sözlük anlamı arasında galiba bazılarının sandığı gibi yalnızca bugün değil, geçmişte de bir ayrım vardı. Hep de olacak. Arkadaşla "gerçek arkadaş" ayrımı yapanların sayısı az değil. Hatta, "gerçek arkadaş"lığı dost kelimesiyle vurgulayanların da sayısı az değil. Buradan da anlaşılıyor, bir şeyin gerçeğine vurgu yapıldı mı o şeyin bir de sahtesi olduğu düşünülüyordur. Eğer bugün arkadaşlığın bir sahtesi, bir de gerçeği söz konusuysa geçmişte de böyle olmuş olması kuvvetle muhtemeldir bence. Bundan ötürü de, pek çok meselede olduğu gibi, bu meselede de bugünü suçlamak haksızlık olur.

Fakat hâlâ dişe dokunur bir şey söylemiş değilim. Ben bazı insanları hiç tanımamış olmayı niçin diliyor olabilirim? Tanımışsan tanımışsın işte, olanla ölmüşe çare yok, denebilir. Gayet tabii, denebilir. Hem, onlarla arkadaşlığını sonlandırmak çok mu zor, diye de sorulabilir. Değil. Kaldı ki, ben böyleleriyle "gerçek arkadaş" da değilim. Deyiş yerindeyse, arkadaşlığımız kâğıt üzerinde. Bir de Facebook üzerinde tabii. Ama gene de, keşke falancayı, filancayı hiç tanımasaydım, diyorum. Mesele de bu zaten. Neden acaba?

Bazen Facebook arkadaş listemi şöyle bir tarayıp böylelerini toptan silmeyi düşünüyorum. Sonra nedense bunu yapmayıp olduğu gibi bırakıyorum.

Öyle görünüyor ki, hiçbir şey söylemeden bitireceğim bu yazıyı da. Yani diyorum ki, bazı insanları keşke hiç tanımamış olsaydım. Unutmamalıyız, ne kadar az insan, o kadar az dert.

6 yorum:

  1. Düşündüm de bu meseleyi bir kaç kişi üzerinden her biri sonrasında vazgeçmeyi düşünmediğim iyi bir musibete işaret ediyor. Daha derin düşünsem belki çıkar varlığı hiç olumlu etki yaratmamış birileri bu da ne kadar doğru olabilir bilemiyorum. Bir yerde tanımışsındır, tanıdık sıfatına haiz de olmuşlardır ama arkadaş olmadıkları için arkadaş kalamamışlardır diyorum ben. Yani doğru zamanda vazgeçmek en iyisi he ne iseler artık. Yoksa insan her bir zamanlar arkadaşım sandığı ile devam etmeye çalışsa, bu gerçek arkadaşlarına büyük haksızlık olur. Şimdi, zaman zaman hiç tanımamış olsaydım dediğim biri bana, "Sınanmamış dostluk dostluk değildir", demişti. Doğru demiş diyorum şimdi.
    Sevgiyle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Aze. Burada işin asıl düşünülmesi gereken yanı şu ki, tanımamış olmayı dilediğimiz insanlar hayatımızda hep var olacaklar, çok olmaz belki ama hep yer kaplayacaklar. Falankesi hayatımızdan çıkardığımızda, iki gün içinde unutup gittiğimizde bir zaman sonra filankes gelecek. Zamanımızın bir gerçekliği bu. Bunun her daim farkında olarak yaşamalıyız.

      Sevgiler...

      Sil
  2. Yazdıklarında o kadar çok görüyorum ki kendimi :) Sanırım bundan çok seviyorum burayı :)
    Ekleyecek, söyleyecek bir şeyim yok şu an. Kendim düşünmeye devam ediyorum.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Şenay. Demek ki bu tanımamış olmayı dilediğimiz tür Türkiye'nin her yerinde yaşıyor. :))

      Sevgiler...

      Sil
  3. Ama hic tanimamis olsaydin, tanimaya degmeyecek bir insan oldugunu anlama firsatin olmazdi. Ben tanistigim butun insanlari (hayatimi onarilmasi cok zor bir sekilde etkileyenler dahil) vakti zamaninda bir sekilde hayatimda gerekli olduklari icin tanidigima inanirim. Belki de belami arayan bendim:) Bu insanlara bugun "Hadi bana musaade, Allah'a ismarladik." diyememek asil mesele (yani benim icin zor problem bu).

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Ayça. Hiç tanımasaydım, tanımaya değmez insanlar olduklarını bilme fırsatını kaçırmış olmaktan memnuniyet duyardım. :)

      Dediğin gibi, determinist bir pencereden de bakılabilir meseleye, böylece kestirilip atılabilir de; tanımamız gerektiği için, başka türlüsü olmamış olduğu için onları tanımışızdır filan. Ama işte, o keşke yok mu o keşke...

      Sana da kolaylıklar diliyorum ablam, elimden başka ne gelir? :)

      Sevgiler...

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git