Derdimi kederimi soran oluyordu ayda yılda. Uçmak istediğimi söylüyordum çekinerek. Bu zor değil, yanıtını veriyordu çoğunluk. Halbuki basit ya da zor oluşuyla alakalı değildim hiç. Kimselerin aklına gelmiyordu: Ben uçmayı bilmiyordum. İstemesine de istiyordum ha! Çok istiyordum üstelik. Gelgelelim bilmiyordum.
Günün birinde bir güzel insan çıktı karşıma. Ben söylemeden etmeden anladı derdimi. Bana uçmayı öğretebileceğine inandı ilkin. Ardından buna yeltendi. Kanatlarımı açmam gerektiğini anlattı. Nasıl açacağımı gösterdi sonra. Çekiniyordum. Hiç uçmamış gibiydim. “İlk” uçuşumda yere çakılmaktan korkuyordum. Çok acı veriyordu bu bana. Çok acı veriyordu. Neden, biliyor musunuz? Bir zamanlar henüz daha göğüm apaydınlıkken uçuyordum ben. İyi uçuyordum hem de. Nicelerine uçmayı öğretmişliğim de vardır, pek bilinmez bu. Oysaki şimdi sanki hiç uçmamıştım, kanatlarımı bir kez olsun açmamıştım sanki, öylesine korkuyordum işte. Bir zamanlar göğümde, üstelik de dilediğimce süzülüp duran ben, şimdi bir “ilk” uçuştan hayli bir korkuyordum.
Bazen çok iyi bilinenlerin de molaları oluyor demek ki.
YanıtlaSilMerhaba Acemi Demirci. Bazen bunun bir son değil de bir mola olduğunu düşünmek güzel.
SilSelamlar...
"Bir zamanlar henüz göğüm daha apaydınlıkken uçuyordum ben"
YanıtlaSilSelamlar, saygılar Ali Zafer Hocam.
SilTekrar o güzel insana gitsen ve birlikte uçsanız?
YanıtlaSilÇok mu sığ bir yorum oldu bu Sevgili Harun Bey?
Şiir gibi olmuş Sevgili Jardzy Hanım. :)
Sil