Acıkmış Bir Rüya
Daha önce hiç görmediği vahşi bir hayvan. Rengi kara. Yüzü kurdun yüzüne benziyor ama vücudu büyük, bir kaplanınki kadar. Kuyruğu bir köpeğinkini andırıyor. Birden saldırıya geçiyor bu hayvan. Yaban atları otluyorlar. Birine yetişip sıçrıyor, sırtına atlıyor. Dişlerini atın ensesine geçiriyor. At direnmeye başlıyor. Onu sırtından atmaya çalışıyor. Bir süre çekişip duruyorlar. O vahşi hayvanın üstünlüğü, atın ensesini kavramış olması, atın üstünlüğüyse olabildiğince dirençli olması. Vahşi, ağzını atın ensesinden alıp gırtlağını tutmanın derdinde. Ama bunu becermek kolay değil, dişlerini çıkarır çıkarmaz atın onu alaşağı edeceğini biliyor. Çekişme dakikalarca sürüyor. Vahşi, yorulduğunu hissediyor. At ise kendi direncine hayret ediyor. Vahşi, eşitliği bozmanın bir yolunu düşünüp buluyor. Dört pençesini birden atın vücuduna geçirirse onu devirebileceğini söylüyor kendine. Öyle yapıyor. Atın sağrısının her iki tarafı acıya bulanıyor. Ama at direndikçe direniyor. Ölüm kalım meselesi bir yerde, bunu kavramış bulunuyor. Vazgeçecek gibi değil. O da eşitliği bozmak gerektiğini düşünüyor. Bir şey yapmalı, yoksa acılar git gide artacak. Uzun uzadıya düşünmeye kalmadan kendini yanlamasına yere atıyor. Düşmanının iki ayağı kocaman, ağır vücudunun altında kalıyor. Düşmansa henüz dişlerini onun ensesinden çıkarmış değil, fakat endişelenmeye başlıyor.
Öteki atlar geri dönüyorlar. Bir süre bakıyorlar. İçlerinden biri arkadaşının ne kadar zor bir durumda olduğunu fark ediyor. Temkinli adımlarla yanaşıyor yanlarına. Vahşi onu görüp hırlıyor. Ama onun umurunda olmuyor bu. Biraz daha yanaşıyor. Yerde cebelleşen atın gözlerinde bir sevinç parıltısı beliriyor.
***
O anda uyandı tilki. Bir süre kendine gelemedi. Sonra ağzından salyalar aktığını fark etti. Karnı guruldadı. Başını tekrar yere koydu.
Atımı rahat bırak. Savaşma onunla...
YanıtlaSilTamam. :)
Sil