Başlarda beni çok seviyordu. Hayır, o zamanlar beni o kadar sevdiğini bilmiyordum. Şimdi anlıyorum bunu. Ne bileyim işte, bazı şeyler zamanla daha iyi anlaşılıyor. O zaman görememişim demek ki. Ben de biraz hoyrat bir adam sayılırım, elimdekinin kıymetini elimdeyken bilemem pek çokları gibi, uçup gittikten sonra da oturur başımı ellerimin arasına alırım. Ama bütün suçu da kendime yüklemiyorum tabii, onun da kabahati yok değildi. Bak mesela, o zamanlar ben bir kitap adı söylemeye göreyim, hemen o gün gidip bulurdu bir yerlerden, okurdu. Beğenmese bile bana fark ettirmezdi. Düşüncelerime de çok önem verir, hemen her konuda bana danışırdı. Kısacası beni severdi. Sonra ne oldu bilmiyorum, yavaş yavaş benden soğumaya başladığını fark ettim. Beni eleştirmeye başladı örneğin. Oysaki önceleri ben yanlış şeyler söyleyip yapsam bile eleştirmeyi aklından geçirmezdi, hatta bazen bunu bilerek yaptığım olurdu, hoşlanmayacağını bildiğim bir şeyler söyler ve ne tepki vereceğini beklerdim. Normalde karşı çıkması gerekirdi söylediklerime, ama bana sevgisinden, hiçbir tepki göstermez, yalnızca susardı. Gitgide değişmeye başladı tabii, ilkin eleştirmeye, sonra ufaktan ufaktan kızmaya başladı. Hakkını yemeyeyim, yerinde kızıyordu, benim de herkes gibi kızılacak huylarım vardır. Gelgelelim günler geçtikçe ufak tefek, üstünde durulmayacak meselelere de kızmaya başladı. Ne bileyim, masanın üstünde bıraktığım bardağa bile kızabiliyordu mesela. Sonra, efendime söyleyeyim, bir gün beni aşağılamaya kalkıştı. Halbuki hiç de hak etmemiştim bunu. İşte o gün anladım ki, o eski sevgilim gitmiş, yerine bambaşka biri gelmiş. Çok acı gelmişti bu bana, ama daha da acı olan, artık o eski halinin geri gelmeyeceğini görüyor olmamdı. Tuhaf bir biçimde sezebiliyordum bunu; o eski sevgilim, beni seven, bana sonuna kadar bağlı sevgilim gitmişti. Henüz beraberdik ama gitmişti ve ben, dediğim gibi, bunu sezebiliyordum. Bana olan sevgisini de işte ancak o vakit kavrayabildim zaten. Halbuki o güne dek sevgisinden ötürü yapıp ettiği her şeyi normalmiş gibi algılıyordum. Ne bileyim, beni her şeyin üstünde tutuyor olmasını örneğin, o kadar da olsun canım, sevgiliyiz şunun şurasında, türünden düşüncelerle değerlendiriyordum. Oysa benim ona olan sevgim, şimdi Allah'ın bildiğini senden mi saklayacağım, onunkinden daha azdı. Neyse, böyle böyle, benden iyice soğudu. Artık başlardaki gibi bahanelere sığınma gereği de duymuyordu üstelik, açık açık gösteriyordu soğuduğunu. Bense gitgide yalnızlaşıyordum. Çok sevdiğim bir yakınımı yitirmişçesine –ki, bir anlamda öyleydi– yalnız ve çaresiz hissediyordum kendimi. Onu bir daha asla elde edemeyecektim, nasıl da uçup gitmişti elimden! Beni çok acıtan ve gün geçtikçe acımı büyüten de, güya hâlâ birlikte oluşumuzdu. Ancak bu durum çok da uzun sürmedi. Şimdi bile sevineyim mi, üzüleyim mi bilmiyorum, uzun sürmediğine... Uzatmayayım, ikimizin de uzun zamandır beklediği şey nihayet oldu. Bir sabah kalktığımda gördüm ki eşyalarını toplayıp gitmiş. İşte böyle kardeşim. Söyleyen ne güzel söylemiş: Bir zamanlar şişenin durduğu yerde şimdi yeller esiyor.
İki saat kadar konuşmuştuk o gün. Hayır hayır, o konuşmuş, ben dinlemiştim. Çok dolmuştu, içini döktükçe rahatlamıştı. Beni görür görmez yüzünde öyle bir sevinç belirmişti ki, görmeliydiniz. Yalnızdı. Haline acımıştım. Hem de çok. Ondan ötürü hiç sesimi çıkarmamış, yalnızca onu dinlemiştim. Arada bir onaylayıcı bir iki söz çıkmıştı ağzımdan, o kadar. İşte bunları da o gün anlatmıştı bana. Anlattıktan sonra da uzun uzadıya susmuş, sonra birden kalkıp gitmişti. Bir daha da hiç görmedim onu.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.