Norma Jean komşumuz olur. Büyük küçük, hepimiz ona Norma Jean Teyze diye hitap ederiz. Herhangi bir yerde onun sürdüğü hayatın benzerini sürenler için, kimi kimsesi yok sözü kullanılır. Gelgelelim, nasıl denir, çok uygun düşmesine rağmen Norma Jean için bu sözü kullanmak biraz tuhaf kaçar. Çünkü Norma Jean kimsesiz değildir.
Tavukları vardır Norma Jean'in, onlarla bir bütün olmuştur. Bu dünyaya tavukları için gelmiştir dense yeridir. Babam çok memleketler gezmiş, dediğine göre hiçbir yerde onun gibisini görmemiş. Amcamsa, "Hayvan besleyen, hayvanlarını seven onca insan gördüm, Norma Jean gibisini görmedim," diyerek babamın söylediklerini teyit eder.
Burada tavuk besleyen çok insan var, sayısını hiç bilmiyorum. Aslında galiba hemen her evin tavukları var. Çünkü her evin yanında bir kümes var. Fakat herkes tavuklarla beraber hindi, kaz ve ördek de besler. Norma Jean ise yalnızca tavuk besler. Söylediklerine göre bugüne kadar onun kümesine tavuklardan başka bir hayvan girmemiş.
Norma Jean Teyze'nin tavukları niçin bu kadar çok sevdiğini hiç anlamış değilim. Bütün hayatı tavuklarından ibarettir. Sabah akşam tavuklarıyla ilgilenir. Başka hiçbir şey yapmaz. Ne kocası vardır Norma Jean'in, ne çocuğu. Niçin böyle yalnız olduğunu da bilmiyorum. Anneme de hiç sormadım nedense. Arkadaşlarım da benim gibi bilmiyorlar. Biz çocuklar onu çok severiz. Çünkü hepimizle iyi geçinir. Aslına bakarsanız biz onunla iyi geçiniriz. Çünkü Norma Jean'in meyve bahçesi yoktur. Eğer olsaydı, diğer bahçelere dadandığımız gibi onun bahçesine de dadanıp meyve çalacaktık. Doğrusunu söylemek gerekirse, ben iyi bir çocuğum, arkadaşlarımdan bazıları hep beni kandırıp bahçelere girip meyve çalmaya ikna ederler. Geçen gün üç kişi yine bir bahçeye girdik. Girdiğimiz bahçe o iki arkadaşımdan birinin ailesine ait. Annesi bizi erik çalmaktayken yakaladı. Bereket versin, oğlunu yakalayıp dövmeye koyuldu da biz bunu fırsat bilip kaçmayı başarabildik. Her neyse, Norma Jean'in meyve bahçesi olsaydı ona da girecektik ve o da illa ki diğerleri gibi bizi sevmeyecekti. Böyle olunca biz de onu sevmeyecektik. Bu büyüklerin biz çocuklarla ne derdi var, hiç anlamıyorum. Kısa keseyim, Norma Teyze'nin bahçesi olmadığı için hiçbir meselemiz yok onunla. Bizi çok sever. Bazen bize birer yumurta verir, biz de hemen yumurtalarımızı alıp bakkala koşar, bir sakızla bir balon alırız. Bakkal bir yumurtaya bunları veriyor.
Norma Jean'in çok tavuğu var. Bir keresinde merak edip sayayım dedim ama ne ettiysem sayamadım. Çünkü tavuklar yerlerinde hiç durmuyorlar, avluda hep o yana bu yana gidip geliyorlar. Ama bana sorarsanız en az otuz tavuk var. Renk renk, büyük küçük çokça tavuk var. Bazıları çok güzel. Her gün gidip onları uzaktan izliyorum. Galiba Norma Teyze biliyor izlediğimi. Ama hiç fark ettirmiyor. Herhalde keyfim bozulmasın diye. En çok da benekli tavukları seviyorum. Bir de kocaman beyaz bir horoz var, ona bitiyorum. Ayrıca kıpkırmızı bir tane daha var, öyle heybetli ki... Bir de insana saldıran küçük ama zor bir horoz var. Tüm çocuklar ondan korkuyor. Bense hiç korkmuyorum. Çünkü bu horoz tavukları koruyor, yanlarına yaklaşmadığınız sürece saldırmıyor, bunu kendim keşfettim. Civcivler biraz büyüyüp palazlandıkları zaman tavuk mu yoksa horoz mu oldukları belli olur, o hallerini de çok seviyorum. Bu zor horoz civcivlikten çıkmak üzereyken ilk ben fark etmiştim erkek olduğunu. Belki Norma Jean de fark etmiştir. Civcivken çok tatlıydı. Tıpkı bebekken çok şirin olup biraz büyüyünce yaramaz bir çocuğa dönüşen birine benziyor.
Bizim tavuklarımız bazen oluyor, bazen olmuyor. Birkaç aydır tavuğumuz yok. Annemin dediğine göre bakması zormuş. Hepsini kesip yedik, sonunda tavuklarımız bitti. O zamandan beri Norma Jean Teyze'den yumurta alıyoruz. Babam sık sık beni yolluyor onun evine. Gidip yumurtaları alıp geliyorum. Annem elime boş bir çinko tas veriyor, Norma Jean yumurtaları ona koyuyor, alıp geliyorum. İlk zamanlarda hiç anlamadığım bir şey vardı, babam bazen bana para verip de gönderiyordu yumurta almaya, bazen de para vermeden. Para vermedikleri zaman ben sorunca da annem, sen söyle, o bilir diyordu. Sonradan kendim anladım, getirdiğim yumurtalar belli bir sayıya varınca paralarını topluca götürüyormuşum meğer.
Geçen gün eve gittim. Baktım bizim avluda annemle Norma Jean oturuyorlar. Norma Teyze usulca ağlıyor. Bir yandan ağlıyor, bir yandan da anneme bir şeyler anlatıyor. Annem de üzüntülü üzüntülü onu dinliyor. Ben de bir köşeye geçip oturdum ve onları izlemeye koyuldum. Norma Teyze'yi daha önce hiç böyle görmemiştim. Galiba sadece ben değil, hiç kimse de onu ağlarken görmemiştir. Ama ağlayışında bile bir büyüklük vardı. Öyle sessiz sedasız, nasıl derler, ağırbaşlı bir ağlayıştı ki anlatması zor. Meraklanarak niçin ağladığını anlamaya çalıştım. Biraz dinledikten sonra anladım. Meğer en çok yumurtlayan tavuklarından biri ansızın ölmüş. Norma Jean'in yaşlanmış yüzüne takılıp kaldı bakışlarım. Ben hep sadece çocuklar ağlar sanırdım. Onu öyle görünce nasıl üzüldüm anlatamam.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.