8 Mart 2014

Kadınlarım

Çocuk annesinin kucağında. Komşuya gidiyorlar. Neden gidiyoruz? Merak edebiliyor. Ama henüz soru sormayı bilmiyor. O denli küçük. Büyümeye epey zaman ister. Annesinin elinde bir yumurta. Kendi elinde olmasını diliyor. Fakat henüz istemeyi de bilmiyor. Komşunun evi de küçük. Küçücük. Toprak damlı. Tek oda. Sekiz çocuk. Bir de karnında kadının; dokuz. Hayat zor. Canı çıksın fakirliğin! 

Kapı çalmak, çok sonradan türemiş bir âdet, henüz uğramamış bu köye. Hem, ayıptır kapı çalmak, komşu komşunun kapısını çalar mı hiç? Komşunun kapısı komşuya açıktır her daim! Öteki bir adı da köylülüktür bunun. İyi belleyin, olur mu? 

Kapıyı aralayıp sesleniyor kucağında çocuğu olan kadın. Öbürü çıkıyor hemen. "Bu sizin tavuğun, bizim follukta yumurtlamış." Uzatıyor yumurtayı. Almak istemiyor öteki: "Canım, buraya kadar bunun için mi geldin?" Israr ediyor beriki. Mecbur kalıp alıyor. Alıyor almasına... Çocuğa uzatıyor hemen: "Al bakalım, senin olsun bu yumurta, anan haşlasın sana." Uzatıp elini, alıyor "yumurtasını" çocuk. 

Sekiz çocuk. Baba işsiz güçsüz. Evde kuru ekmekten başka... Bilmiyor bunları anasının kucağındaki çocuk. Bilse alır mı? Olur ya, sekizinden birinin canı durup dururken yumurta çeker... Hakikaten bilmiyor bunu çocuk, bilse alır mı?


En başta Annem,
çocukluğumun tüm iyi yürekli kadınlarına
saygıyla!

2 yorum:

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git