3 Mart 2014

Dillerin kökeni üzerine bir makale

Diller Nereden Geliyor?
Merritt Ruhlen

Dillerin nereden geldiğini hiç sormayız kendimize, çünkü yanıtı biliyoruzdur: Fransızca Fransa'dan, İngilizce İngiltere'den, Çince Çin'den, Japonca Japonya'dan vs. Ancak birkaç bin yıl öncesine gittiğimizde bu dillerin hiçbirinin bu saydığımız ülkelerde konuşulmadığını, dahası, bu dillerin o zamanlar yeryüzünün herhangi bir yerinde hiç olmadığını görürüz. O halde bütün bu diller nereden geldi?

Bu sorunun yanıtı bazen çok açıktır ve herkesçe bilinir. Mesela biliyoruz ki İspanyolca, iki bin yıl önce Roma'da konuşulan Latincenin sonradan ortaya çıkan bir versiyonudur. Latince, Roma İmparatorluğu'nun Avrupa'yı fethetmesiyle yayıldı. Daha sonra İmparatoğluğun çöküşüyle birlikte Latincenin bölgesel lehçeleri zamanla günümüzün Latin (Romance) dillerine dönüştü: Sardinyaca, Rumence, İtalyanca, Fransızca, Katalanca, İspanyolca ve Portekizce. Bir dil ailesi, buradaki Latince örneğinde de olduğu gibi, tek bir ilk dilden evrilen bir dizi dilden oluşur.

Burada Latin ailesi, bize dil ailesi kavramı için iyi bir örnek teşkil ediyor, ancak bu olağandışı bir örnektir, çünkü burada, bu dillerin atası sayılan dil, yani Latince, bize sayısız kaynak bırakmış olan yazılı bir dildir. Halbuki bu duruma öyle her zaman rastlanmaz, pek çok örnekte, öbür dillerin atası sayılan dil yazılı kaynaklara sahip değildir ve onlara yönelik eldeki tek kanıt da günümüzdeki devam dilleridir. Ancak yine de yazılı kaynaklar olmadan da dil ailelerini birbirinden ayırt etmek, Tablo 1'de de görüleceği gibi, pek de zor bir şey değildir. Tabloda, belli bazı dillerde "el" (hand) anlamına gelen sözcükler arasındaki benzerlikler bize yalnızca Latin ailesini (İspanyolca, İtalyanca, Rumence) değil, aynı zamanda Slav ailesini (Rusça, Lehçe, Sırp-Hırvatça) ve Germen ailesini de (İngilizce, Danca, Almanca) kolayca fark etme olanağı sağlıyor. Şunu da söylemek gerekir ki, Germen ve Slav dillerinin atalarına ait yazılı kaynak yoktur elimizde. Varlığı en az Latince kadar geriye giden bu iki dil ailesinin atalarına Proto-Germenik ve Proto-Slavik denir.

Tablo 1
Dil Benzerliklerine Bir Örnek
Dil
“Hand”
İngilizce
Danca
Almanca
hænd
haand
hant
Rusça
Lehçe
Sırp-Hırvatça
ruka
rẽka
ruka
İspanyolca
İtalyanca
Rumence
mano
mano
mɨnə
İkinci sütundaki sözcükler Uluslararası Fonetik Alfabesi’ne (IPA) göre yazılmıştır.

Başka örnekleri incelediğimizde de bu üç dil ailesinin, tıpkı bu "hand" örneğinde gördüğümüz gibi, farklı köklerden geldiğini çokça görebiliriz. Ama aynı zamanda, bu üç dil ailesi arasında ortak köklerin olduğunu da görürüz, bu da aslında onların üç ailede de yer alan aynı kökler olduğu anlamına gelir. Peki de, böyle köklerin anlamı ne olabilir? Aslına bakarsak, Latin, Germen, Slav gibi dil aileleri arasındaki benzerlikler, bir ailenin dilleri arasındaki benzerliklerle aynıdır. Ve bu da bize bu üç dil ailesinin de aslında daha eski bir ailenin kolları olduğunu anlatır. Bir başka deyişle, Latinceden, Proto-Germenik'ten, Proto-Slavik'ten çok daha önce var olan bir dil önce bu üç aileye ayrıştı, daha sonra bunlar da sırayla her bir aileye dahil olan günümüz dillerine dönüştüler. İşte bu geniş ve çok eski aile, Hint-Avrupa ailesi olarak bilinir ve hemen hemen tüm Avrupa dillerini (Baskça, Macarca, Fince vs. hariç), ve de öteki birçok İran, Afganistan, Pakistan ve Hindistan dillerini içerir. Hint-Avrupa ailesinin esasen on üç kolu vardır; Latin, Germen ve Slav ailelerine ek olarak, Baltık, Keltik, İran, Hint, Tohar, Anadolu ve kendi başına birer aile olan üç dil: Ermenice, Yunanca ve Arnavutça.¹

Hint-Avrupa ailesinin on üç kolundan her biri, bir diğeriyle çok sayıda kelime ve gramatik kuralla ilişkilidir. Bir örnek olarak "mouse" [fare] kelimesini verebiliriz, bu kelime Hint-Avrupa ailesinin ayrı kolları arasında çarpıcı benzerlikler gösterir: Yunanca muus, Latince muus, Eski İngilizce muus, Rusça mɨsh', Sanskritçe (Indic) muuṣ-. Konunun uzmanları, pek de şaşırtıcı olmayan bir biçimde, İlk-Hint-Avrupa (Proto-Indo-European) orijinal sözcüğün *muus- olduğuna kanaat getirmektedirler. (Burada * işareti, genel kabul görmüş yazılı bir biçimden çok, yeniden kurulmuş varsayımsal bir biçimi ifade etmektedir). Farklı kollarca paylaşılan bir diğer kök de "nose" [burun] sözcüğünün karşılığıdır: Latince naas-, Eski İngilizce nosu, Litvanyaca (Baltic) nos-, Rusça nos ve Sanskritçe naas-. Bütün bu sözcüklerin de İlk-Hint-Avrupaca *naas- kökünden evrildiği düşünülmektedir. İlk-Hint-Avrupa'nın tam olarak ne zaman ve nerede konuşulduğu konusunda da bugün hâlâ bir uyuşmazlık vardır. En yaygın iki teoriden biri, altı bin yıl önce Ukrayna'da; öbürü, sekiz bin yıl önce Anadolu'da konuşulduğunu iddia eder.

Mesele burada bitmiyor, çünkü Hint-Avrupa'dan daha da geniş (ve daha da eski) Avrasyatik (Eurasiatic) adlı bir aile de vardır. Hint-Avrupa'ya ek olarak, bu aile Ural ailesi (Fince, Macarca, Samoyed); Altay ailesi (Türkik, Moğolca, Tunguzca, Korece, Japonca); Bering Boğazı'nın hemen karşısındaki Çukçi-Kamçatka ailesi ve Kuzey Amerika'nın Alaska'dan Grönland'a kadar uzanan kuzey kıyıları boyunca görülen Eskimo-Aleut ailesini içerir. Her beş kolda da var olan bir kelime, genel anlamda "dil, konuşma" ya da "çağırma" anlamındadır: İlk-Hint-Avrupaca *gal "call" (çağırma, seslenme), İlk-Uralca (Proto-Uralic) *keele "dil," İlk-Altayca (Proto-Altaic*kʰäälä "dil, konuşma," Kamchadal (Çukçi-Kamçatka) dilinde kel "bağırma," İlk-Eskimoca (Proto-Eskimo*kələɣ- "bilgilendirme, haber verme." Avrasyatik ailesinin bir karakteri de, birinci ve ikinci şahıs zamirlerinin kendine özgü bir özellik olarak, sırayla M ve T ile başlamalarıdır. Hint-Avrupa ailesinde hemen bütün dillerde buna rastlanır: İngilizcede me ve thee, İspanyolcada me ve te, Rusçada menya ve tebya vs. Ancak bu örnek yalnızca Hint-Avrupa kolunun değil, bütün bir Avrasyatik ailesinin bir özelliğidir. Dünyanın diğer bazı bölgelerinde farklı zamir sistemleri (pronominal systems) bulunmuştur. Örneğin, yerli Amerika dillerinin büyük bölümünü içeren Amerind ailesinde en yaygın örnek olarak birinci şahıs N, ikincisi M'dir.

Eğer bu sınıflandırma metodunu dünyanın diğer yerlerindeki dillere de uygularsak, Avrasyatik'le aynı düzeyde yer alan on iki büyük ve eski dil ailesini daha aynı yolla ayrıştırabiliriz.

Bu on iki aile arasında bile belli kökler var ki, bunlar, on iki ailenin tek bir erken dilden çıktığını gösterir. Bu köklerden en yaygın ikisi "parmak, bir" anlamlarına gelen TIK ve "iki" anlamına gelen PAL'dır. Bu iki kök de dünyanın dört bir yanında oldukça yaygındır. Tablo 2 bize bunlardan birini dünyanın dört bir yanından örneklerle gösteriyor, çok daha fazla örnek de verilebilir.
.
Tablo 2
“Bir” ve “İki” Sözcüklerinin Bazı Evrensel Kökleri
Yer
Dil
Tik (bir)
Pal (iki)
Afrika
İlk-Afro-Asyatik
Nimbari
*tak
bala
Avrupa
Zyrian
Votyak
õtik
pal (half)
Asya
İlk Çin-Tibet
Jeh
*tyik
bal
Okyanusya
İlk-Karonca
İlk Avusrtalyaca
*dik
*-pal
Kuzey Amerika
Eyak
Wintun
tikhi
palo-
Güney Amerika
Aguaruna
Colorado
tikiǰi
palu
Tüm kök-sözcükler Uluslararası Fonetik Alfabesi’ne (IPA) göre yazılmıştır.

Bir önceki senaryo doğruysa eğer, –bu arada, bugün birçok dilbilim tarihçisinin bu konuya oldukça şüpheyle yaklaştığını da belirtelim– bu, günümüzdeki tüm dillerin tek bir erken dilden evrildiği anlamına gelir. İyi de, bu dil nerede konuşulmuş olabilir? Ve de ne zaman? Bu sorulara dilbilimsel bir kanıt bulunabilmiş değildir. 
.
Merritt Ruhlen
Bununla birlikte, diğer bilimsel alanlardan bu iki soruya cevap olarak kabul edilebilecek dolaylı kanıtlar vardır. Hem arkeolojik kayıtlar (kemikler ve dokular bakımından), hem de insan genleri (gen sıklıkları ve mitokondriyal DNA bakımından) modern insanın Afrika'daki ortak bir atadan geldiğini gösteriyor. Şaşırtıcı, bir o kadar da açıklanması zor olansa, bize, yani modern insana tam olarak benzeyen insanların, arkeolojik kayıtlara göre yüz bin yıl önce ilk olarak ortaya çıkmış olduklarıdır. Ne var ki bu insanların yaşayışı bizimki gibi değildi; gerek kullandıkları aletler, gerekse yaşayış biçimleriyle Neandertallerden ayırt edilemezlerdi. Ancak elli bin yıl kadar önce –aniden– hem aletleri hem de yaşayışları şaşırtıcı bir keskinlikle değişmeye başladı. Yüz binlerce yılı geçkin bir süre boyunca değişmeden duran aletler, günümüzdeki tenis ayakkabısı modasına benzer bir hızla değişmeye başladı. Ve devasa coğrafi mesafelerde bile tek tip olan biçimler, komşu köylerde bile ayrışmaya başladı. İnsanlar, malzemeleri alet biçimine sokmaya başladılar. Önceleri sadece taş kullanılmışken, şimdi kemik, kabuk, fildişi, ve diğer doğal malzemeler kullanılıyordu. Sanat ilk kez ortaya çıktı, cenaze törenleri daha karmaşık hale gelmeye başladı, ve göründüğü kadarıyla insanlar Afrika'dan çıkıp tüm dünyaya dağılıp yerleşmeye başladılar, bunun sonucu olarak da eski yerleşimcileri (Neandertalleri) yerlerinden ettiler, ya da o zamana kadar yerleşilmemiş Avustralya, Okyanusya, Amerika gibi toprakları işgal ettiler.

Ve işte nihayet son sorumuza geldik. Küçük bir Afrikalı topluluğun Afrika'dan çıkıp kısa bir süre içinde tüm dünyayı işgal ederek önceki tüm yerleşik insanların yerlerini almasını sağlayan şey neydi? Sayıları giderek artan uzmanlar –dilbilimciler, arkeologlar ve genetikbilimciler– elli bin yıl önce küçük bir Afrikalı topluluğun elde ettiği bu seçkin avantajın kaynağının tam da o zamanlar günümüz anlamında modern bir dilin ortaya çıkışı olduğuna inanıyorlar. Eğer bu senaryo doğruysa, dünyanın hemen tüm dilleri arasındaki benzerlikler, tüm günümüz insanlarının kökeninin Afrika'ya dayandığı görüşünü desteklemekle kalmaz, aynı zamanda bunu açıklar da. Modern insanın dilinin elli bin yıl önce ortaya çıkışı, modern insanın da adeta patlarcasına dünyaya dağılıp yerleşmesinin önünü açtı. Ve bugün bile bu ani patlamanın izleri, dünyanın dört bir yanındaki dillerde görülmeyi sürdürüyor.


¹ Yazar on üç aile olduğunu söylüyor ancak on iki tane sayıyor. Gözünden kaçmış olmalı.


Çeviren: Harun Çağan. Özgün metin şurada.
(Translated by Harun Çağan. See the original text here).

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git