Rüyamda daha önce hiç görmediğim bir yerdeyim. Hiç kimse yok ortalıkta. Hava da biraz kırık. Şehre benzer bir yer değil burası, ama büyük bir şehir havası fazlasıyla sezdiriyor kendini. Tertemiz. Sanki ne hiç ayak değmiş buraya, ne bir toz konmuş, ne bir şey. Yürüyorum. Yaşlı ağaçlar var her yanda. Çok güzel bir yer. Yürümekteyken ötede bir duvarın dibinde oturmuş bir adam görüyorum. Yanına yaklaşıp başımla selamlıyorum adamı. O da aynı şekilde alıyor selamımı. "İnsanlar nerede," diye soruyorum. "Hangi insanlar?" diye yanıtlıyor sorumu. "Burada yaşayan insanlar," diyerek sürdürüyorum, o da "Burada yaşayan bir benim, ve işte ben de, gördüğün gibi buradayım," karşılığını veriyor. "Neresi burası?" diye soruyorum bu kez. Başını azıcık daha kaldırıp, "Sen Petersburg," diyor sakin bir sesle. Şaşırmışçasına "Öyle mi!" diyorum. "Evet," diyor. "Peki, siz kimsiniz?" diye sürdürünce de, yanıtlıyor adam: "Kim olacağım, Sen Peter."
(Peki de, bu yazının başlığı niye Taş?)
rüyaydı rüyama benzeyen biterken fıkra gibi oldu bitince bilmece?
YanıtlaSil"Senin dilin taşa hapsedilmiştir ey hareketsiz güzellik."
Sil–Tagore.