Kavanozun Dibinde
Kraldan kaçan kraliçe saklanacak yer ararken gözüne ilişen teneke kavanozun içine girdi. Ardından kral geldi, karısının buraya, sarayın kilerine girdiğini görmüştü, fakat şimdi kraliçe yoktu ortalıkta, başka kapı da yoktu, pencereyse demir parmaklıklıydı. O halde burada bir yerlere gizlenmiş olmalıydı. Tezgâhın altına, dolapların arkasına neyim baktı da para etmedi, kraliçe görünmüyordu. Karısının türlü çeşitli entrikalarından biriyle karşı karşıya olduğunu düşündü kral, onun burada olduğuna şüphe yoktu, o vakit ne olursa olsun bu kapıdan çıkmayacaktı, günlerce beklemesi gerekse bile çıkmayacaktı, böylece nasıl olsa kraliçe gizlendiği yerden çıkardı.
***
Üçüncü günün akşamında kral kapının yanında yerde bitkince oturmuş, sırtını duvara dayayıp bacaklarını uzatmış, öylece duruyordu. Aklından neler geçtiğini kendi bile bilmiyordu. Kraliçeyse üç gündür içinde olduğu kavanozun dibine sırt üstü boylu boyunca uzanmış, ellerini başının altında kenetlemiş, gözlerini görebildiği tek yere, tavana dikmiş öylece bakıyordu.
Halkın ise hep olduğu gibi, olan bitenden haberi yoktu. Ve hayat elbette o zaman da ilginç bir trene benziyordu.
Ah kadınlar kadınlar!Ne hinlikler peşinde kim bilir...Ya da kral mı zalim...
YanıtlaSilMerhaba Neri Hanım, hoş geldiniz. Her şey olabilir, kadınların hinliğine de kralların zulmüne de tarih boyunca çok rastlanmıştır. :)
SilSelamlar...
Halk ayrı telden yönetenler ayrı telden çalıyor çoğu zaman..
YanıtlaSilMerhaba Arif hocam, hoş geldiniz. Evet, ne yazık ki hemen her zaman dediğiniz gibi oluyor.
SilSelamlar...