© Gregory İvaşenko |
Hz. Nuh Nebi zamanında Ben-i Felid, yani Felidoğuları adında bir kavim yaşardı. Ataları Felid'in Hz. Adem zamanında yaşamış olduğuna dair rivayetler vardı.
Felidoğulları Mundus diyarlarına dağılmış 16 boy halinde yaşarlardı. Bu boylar şunlardı:
Nuh Nebi, tanıdığı bildiği kim varsa hepsine bir haber gönderdi ve yakında bir tufan kopacağını, bundan kurtulmak isteyenlerin kendi gemisine binmesi gerektiğini söyledi. Pek çok kimse gibi Felidoğlulları da gemiye binmeye karar verdiler.
Zaman geldi, Nuh Nebi geminin kapılarının açılmasını emretti. Felidoğulları da gelip gemiye bindiler ve kendilerine gösterilen yerlere geçip yerleştiler. Ancak gemiye biniş esnasında Felisiler'den Tom ile Musoğulları'ndan Ceri arasında nedeni anlaşılmayan bir tartışma yaşandı ve kısa sürede kavgaya dönüştü. Bereket versin ki Asinusoğullarından Benjamin oradaydı da hemen araya girdi ve Tomas'ın çelimsiz Ceri'yi haşat etmesini önledi. Bunu gören Nuh Nebi'nin komutanlarından biri geldi ve görevlilere, "Felisiler'i diğer Felidoğulları'ndan ayrı bir bölüme alın," diye emir verdi. Felisiler'in reisi itiraz edecek oldu ama itirazı para etmedi.
Böylece Felisiler aşireti gemide insanların olduğu bölüme alındı. Önce insanlara karşı biraz çekingen davrandılar ama insanların onları kendilerine alıştırmaları uzun sürmedi.
Tufan koptu, sular yükseldi, Mundus diyarı sulara gömülüp kayboldu. Sonra Tufan durdu, sular geri çekildi ve gemi Cudi Dağı'nın doruğuna oturdu. Nuh Nebi, "çıkabilirsiniz," deyince içerideki herkes çıkmaya başladı. Baktılar ki koca bir dağın tepesindeler. Topluluklardan kimi aşağılara inmeye karar verdi, kimi orada kalmaya.
Pantera Aşiretinden Pantera Leo, bütün Felidoğulları aşiretlerinin reislerini topladı ve, "biz burada kalalım, aşağılara inmeyelim," dedi ve ekledi, "ne olacağı belli olmaz, en azından şimdilik gitmeyelim. Bakarsın tekrar Tufan kopar, hiç olmazsa gemi burada, öylesi bir durumda derhal gemiye bineriz tekrar. Çoluk çocuğu düşünmek zorundayız."
Pantera Leo'nun bu sözlerine on altı Felidoğlu aşiretinden destek geldi. Yalnız, Felisiler aşiretine mensup Pişîk lakaplı Felis Catus adlı biri, "ben burada kalmam arkadaş, insanlarla beraber gideceğim. Burada, bu dağ başında vahşi bir hayat süremem," diye ileri atıldı. O böyle deyince uğuldamalar başladı, kimileri itiraz etti, "oyunbozanlık etme!" diye bağırdı arkalardan biri. Pantera Leo da, "güzel evladım, bak hepimiz burada kalıyoruz, sen sadece aileni değil, bütün bir halkını, milletini bırakıp da nereye gidersin, insanlar arasında nasıl yaşarsın," diyerek onu kararından vazgeçirmeye çalıştı. Ama Pişîk olabildiğince kararlı görünüyordu. Bu kez teyzesinin büyük kızı Felis Margarita ile amcasının oğlu Felis Nigripes şanslarını denediler, "ablacım," dedi F. Margarita, "insanlar kim, biz kim. Görülmüş duyulmuş şey midir, Felidoğullarından birinin insanlar arasında yaşadığı?" Amcaoğlu F. Nigripes de destek verdi F. Margarita'nın bu sözlerine, "gel vazgeç bu sevdadan kardeşim, insanlarla biz bir değiliz. Bir iki günde hevesini alır, aileni, akrabalarını özlersin. O zaman geri dönüş imkânın da olmaz. Ne yaparsın, ne edersin, ne yer ne içersin orada, insanların arasında?"
Bunlardan başka bir dünya söz daha söylendi ama hiçbiri fayda etmedi. Felis Catus, namıdiğer Pişîk, Nuh diyor peygamber demiyordu. Baktılar olacak gibi değil, "git hadi, ne halin varsa gör. Bundan böyle seni bilmeyiz, tanımaz etmeyiz," diyerek yol gösterdiler ona. O da koşarak, dağdan inmeye başlayan insanlara karıştı ve aldı başını gitti.
İşin aslı ise şuydu, gemide Felisiler aşireti insanların olduğu bölüme alınınca onlardan kimileri insanlarla hemen dost olmuşlardı. Felis Catus da, daha gemiye bindikleri ilk gün İbrahim adında küçük bir insanla arkadaş oluvermişti. İbrahim onu o denli sevmişti ki buna çok şaşırmıştı. İnsan kavminden birinin onu bu kadar sevebileceğini hiç düşünmemişti. Gemide oldukları sürece birbirlerinden hiç ayrılmamışlar, aralarında kuvvetli bir dostluk bağı oluşturmuşlardı. Böylece Felis Catus ne pahasına olursa olsun insanlarla gitmeye karar vermişti.
İşte o gün bugündür, Felidoğullarından bir sürü aile dağlarda, ormanlarda, vadilerde, hatta ıssız çöllerde yaşarken, onların kavminden Felis Catus ailesi biz insanlarla beraber yaşamakta.
Bunlardan başka bir dünya söz daha söylendi ama hiçbiri fayda etmedi. Felis Catus, namıdiğer Pişîk, Nuh diyor peygamber demiyordu. Baktılar olacak gibi değil, "git hadi, ne halin varsa gör. Bundan böyle seni bilmeyiz, tanımaz etmeyiz," diyerek yol gösterdiler ona. O da koşarak, dağdan inmeye başlayan insanlara karıştı ve aldı başını gitti.
İşin aslı ise şuydu, gemide Felisiler aşireti insanların olduğu bölüme alınınca onlardan kimileri insanlarla hemen dost olmuşlardı. Felis Catus da, daha gemiye bindikleri ilk gün İbrahim adında küçük bir insanla arkadaş oluvermişti. İbrahim onu o denli sevmişti ki buna çok şaşırmıştı. İnsan kavminden birinin onu bu kadar sevebileceğini hiç düşünmemişti. Gemide oldukları sürece birbirlerinden hiç ayrılmamışlar, aralarında kuvvetli bir dostluk bağı oluşturmuşlardı. Böylece Felis Catus ne pahasına olursa olsun insanlarla gitmeye karar vermişti.
İşte o gün bugündür, Felidoğullarından bir sürü aile dağlarda, ormanlarda, vadilerde, hatta ıssız çöllerde yaşarken, onların kavminden Felis Catus ailesi biz insanlarla beraber yaşamakta.
yani zooloji din edebiyat bu kadar tatlı mı harmanlanır, çok tatlı olmuş :)
YanıtlaSilTeşekkürler N.Narda.
SilKediler denize de bakarmış, sevdim. :)) Kalemine sağlık. :)
YanıtlaSil