© Gregori İvaşenko
Bir şey hayal edilebiliyorsa kesinlikle var'dır. Hiç ama hiç olmayan bir şeyi hayal edebilir misiniz? Hadi, edin bakalım, nasıl edeceksiniz? Pedalsız bir bisiklet, hayal edildiği için var değil, var olduğu için hayal edilebilirdir.
Mesela azteskirolsgtüp'ü hayal edin bakalım. Edemediniz değil mi, azteskirolsgtüp yoktur da ondan.
Kendimizi kandırmayalım: Biz insanlar hiç ama hiçbir şeyi yoktan, sıfırdan var edemeyiz. Tanrılığa soyunanlar çok olmuştur, onlar sadece hayal görüyorlar. Kendilerini Tanrı kılığında hayal ediyorlar, çünkü hem Tanrı vardır hem de kendileri. Zaten bu yüzden hayalini kurabiliyorlar. Tanrı olmasaydı hayalini kurabilirler miydi? Bizim, insan kılığımızla tek yapabildiğimiz, eşya olsun, düşünce olsun, duygu olsun, var olan parçaları birleştirmek. |
İnsanoğlu içinde Tanrı'ya(bana göre Allah'a) en yakın olan kadındır, anne olan kadındır. Doğmamış bir çocuğu hayal etmek olmayanı hayal etmektir aslında.. Yoktan varoluşa aracı olan kadınım ben, anneyim :))Doğum; İnsan kılığımla şimdiye kadar yapabildiğim en iyi şeydi...
YanıtlaSilMerhaba güz, hoş geldin. Bana göre Allah'a, demişsin, evet bana göre de Allah; Tanrı derken elbette ben de var olan ve bir olan Allah'ı kastediyorum. Toplum olarak bu konuyu da kalıpta tartışıyoruz. Kişi bir kelimeyle ne kastediyor, önemli olan o. ;)
SilHayal etmekle ilgili fikrine ne yazık ki katılamayacağım. Doğmamış bir çocuk elbette hayal edilebilir, ancak doğmamış çocuk, olmayan çocuk anlamına mı gelir, onu bir daha düşün bence. :)
Sağlıkla kal.
Una fotografia de suspense,donde esta el fantasma!!!!quien sujeta la bicicleta??Felicidades por tu blog,lo seguire desde España.
YanıtlaSilhttp://kanito78.blogspot.com.es/
Gracias, querido amigo. Mi español no es tan bueno. Según tengo entendido, usted tiene buenos deseos para mi blog. Vamos de nuevo.
SilBU paragrafı sevdim.
YanıtlaSilFotoğrafı da.
Teşekkürler efendim. :)
SilFotografa bakıp bakıp konuşmak ve hatta orada olmak istedim...Çarşaflı amca yerlisi olsun o isimsiz, az kimseli yerin. Fark etmeden onu, geçip gittim tepelere doğru...
YanıtlaSilSevgiler,
Bettra
Selam Bettra, The Burning Plain diye bir film vardı, Türkçeye nasıl çevirdiklerini hatırlamıyorum, oradaki bir iki sahneyi anımsattı bana.
YanıtlaSilSahiden de bazen ıpıssız yerlere gidesi geliyor insanın, değil mi? Şehirler bıktırıcı olabiliyor kimi zaman.
Sevgiler...
Hem de ne! Istanbul bana savası anımsatıyor cogu zaman. Hayatta kalmak ıcın soluksuz verdıgımız mücadelelerden ıbaret yaşamlarımız.. Son katlarından bulut gecen koca katlı bınaların arasından Göğü görebılmek ıcın, para vermek zorunda kalacağız çok yakında bu boş kalabalıklı sehırde..
YanıtlaSilSevgıler
Ne geldi aklıma biliyor musun Bettra, bu İstanbul Sapphire midir nedir, açıldığı zaman terasının reklamı yapılıyordu ya ikide birde, güya muhteşem İstanbul manzarası varmış falan. İroniye bakar mısın, kaç bin yıllık hakiki İstanbul manzarasını bütün gökdelen ucubeleri el birliğiyle yok ettikten sonra, sırıtarak insanlara, "gelin, o aradığınız şey burada," diyebilmek pişkin pişkin. Ne denir ki!
SilSen, göğü görebilmek için para vermek zorunda kalacağız, deyince acayip bir şeyler hissettim. İşte, insanlar o terasa çıkmak için para vermiyorlar mı? Ama Allah'tan şimdilik göğü görebilmek için değil, yeri görebilmek için para veriyorlar. Gerçi bu daha vahim galiba.
Bu, aslında bin yıl önce yazılmış pek çok esere de konu olmuş bir durum. İnsan kendini tarihin pek çok devrinde doğa karşısında böyle gülünç durumlara sokmuştur.
Sağlıkla kal.
Demek istediğim tam da buydu.. Sapphire ve benzeri binaların göğü kucaklayan baslarını parayla kiralayacaklar bize yakında... Hiç sevemedim cok katlı binaları...
SilTarihle ilgili en büyük sıkıntımız onu tekrar etmekten hiç kurtulamayisimiz sanırım ...
Sevgiler,
The Burnıng Plain'i ızlenecekler listeme aldım bakalım...
YanıtlaSil