Dün gece çok ilginç bir rüya gördüm.
K köyündeyiz. Yanımda yakın arkadaşlarım Y ve A var. Neden K köyündeyiz, orada ne işimiz var, bilmiyorum. Bu köy, oralı olmadığım halde doğup büyüdüğüm, arkadaşım Y’nin de oralı olduğu halde neredeyse hiç yaşamadığı köy. Diğer arkadaşımız A’nınsa, yanlış bilmiyorsam hiç o köye gitmişliği yok.
Köyde, işimiz her ne ise bitirmiş, şehir merkezine dönmek için yola çıkmış dolmuş molmuş bekliyoruz. Hayret, o kadar araba geçiyor da tek bir dolmuş geçmiyor. Normalin üstü sayılabilecek bir süre bekliyoruz yolun ağzında.
Bu arada, arkadaşım Y’nin yolun karşı tarafında beklediğini fark ediyorum. Sıkılmış olmalı ki o tarafta bekliyor. Ben onu karşıda fark ettiğim sırada, havada dumanı kuyruk olmuş bir uçak görüyorum. Küçükken havada bir uçak gördük mü herkes görsün diye hemen birbirimize haber verirdik. Çocukluğumuzu yâd edelim, bir de şaka olsun diye, gülerek arkadaşım Y’ye, “aa bak, havada bir uçak var!” diye bağırıyorum. O da hemen bakıyor.
Tam da bu sırada, uçağın normalden daha alçakta uçtuğunu ayırt ediyorum. Hemen ardından, üstündeki yazı mazıların da okunabildiğini görüyorum. Kuyruğunda Pegasus’un sarı logosu açık bir biçimde görülüyor. Evet, bu Pegasus’a ait bir uçak.
Derken, çok ilginç bir şey oluyor, bu uçağın inişe geçmiş olduğunu anlıyorum. Eyvah, o da ne! Uçağın indiği yerde havaalanı, pist falan yok ki! Bu civarda Van Havaalanından başka havaalanı da yok. Üstelik o da uçağın indiği tarafta değil. Yüz km. uzakta. Kaldı ki uçak olabildiğince alçalmış durumda. Bütün bunlar saliseler içinde aklımdan geçiyor.
İşte ben tam bunları düşünürken, uçak bizden birkaç yüz metre ötedeki düzlüğe çakılıyor. Çakılıyor ama hiçbir şey olmuyor uçağa, en ufak bir parçalanma yok. Yangın mangın yok. Sanki biri koca uçağı eliyle oraya koyuvermiş gibi. Çok ilginç bir şey daha fark ediyorum o anda, uçak düştükten sonra kanatları yok. Sadece gövdesi yerde öylece duruyor.
Uçağın düştüğünü görür görmez, ben ve arkadaşlarım Y ile A, insanları kurtarmak için derhal o yöne doğru koşmaya başlıyoruz. Benle A, yolun uçağın düştüğü tarafında olduğumuz için önden fırlıyoruz. Daha koştuğumuz birkaç metreyi bulmadan önümüze tepelerin çıktığını görüyoruz. Halbuki az önce yoktu hiçbiri, dümdüzdü ortalık. Orada gerçekte de tepelik falan yok zaten.
A ile ben önümüze çıkan tepeleri bir an önce aşıp uçağa ulaşmaya çalışırken, tepeler de gitgide dikleşmeye başlıyor. Zorlanıyoruz haliyle, var gücümüzle çıkmaya çalışıyoruz, derken arkadaşımız Y’nin son derece çevik ve hızlı, bizi geçtiğini görüyoruz. Düzlükte koşuyormuşçasına tepeyi çıkıp ardında kayboluyor. O kaybolduktan sonra, tepe, bize kastı varmışçasına daha bir dikleşiyor, artık uçağı unutup kendi can derdimize düşüyoruz. Olduğumuz yer o denli sarp bir yere dönüşüyor ki, düşsek kurtuluşumuz yok. Durmadan çırpınıyoruz kurtulmak için. Elimizi atacağımız bir taş falan olsa hani, yok, hiçbir şey yok.
Mücadelemiz böyle devam ederken, uyanıyorum. Hayırdır inşallah.
oy oy oy hocam, hayır olsun,da ııh...neyse :)
YanıtlaSilSelam N.Narda, "ııh... neyse"den sonrasını da duymak istiyoruz. :)
YanıtlaSilSağlıkla...
siz kaşındınız : Bir arkadaşınıza ya da gruba yardım etmek isterken başınıza işler alacaksınız,başınız ağrıyacak ama yardım etmek istediğiniz kişi veya grup tarafından desteksiz bırakılacaksınız :(
SilUçak da kolay gibi görünürken zorlaşacak bir işe delalet gibi bu minvalde. Allahu alem tabii ki :)
Yorumun için teşekkürler N.Narda.
SilBakarız, dediğine benzer bir durum olursa hemen önlemimizi alırız. Gerekirse yardım mardım da etmeyiz. :)
Evet gerçekten neyseden sonrakileri ben de merak ettim şimdi
YanıtlaSilyukarda ya işte :)
Sil