— Hey gidi günler hey!..
— Hayırdır?
— Görecektin onu...
— Kimi?
— Neydi o öyle be!..
— Kim?
— Tuttuğunu oracıkta devirirdi...
— Tamam da kim?
— Onun gibi yiğit görmedim...
— Evet ama kim?
— Dağı taşı titretirdi...
— Kim yahu?!
— Kimseler kurtulamazdı elinden...
— Allah Allaaah!
— Şu tekmil dağların sahibiydi...
— Söylesene be, kim?
— Herkes korkardı ondan...
— Delirtecek misin beni yahu, kim?!
— Kokusunu alanın içini korku kaplardı...
— Bana bak!..
— Ayak izini gören yolunu değiştirirdi...
— Belanı mı arıyorsun lan sen?
— Kızma bana kardeşim, zamanında onu görsen sen de böyle methiyeler düzerdin...
— El insaf be birader, meraktan öldürecek misin beni?
— Vallahi dostum, ben ömrü hayatımda onun gibisini ne gördüm ne duydum...
— Söyle ulan söyle, kimm?!
— Kim olacak, senin rahmetli baban.
Kurt duraladı. Şaşırdı. Sonra yüzü yumuşadı. Sinirlenmekten kaynaklı hırıldayışları kesildi. Sertleşip dikleşmiş kuyruğunu indirdi. Tilkiye döndü:
— Demek babamı tanıyordun?
— Tabii ki tanıyordum...
— Ya?
— En iyi arkadaşımdı...
— Sahi mi?
— Elbette.
— Demek öyle bir yiğitti ha?
— Yiğit, hem de ne yiğit...
— Vay!..
— Bir keresinde altı tane köpeği kovalamıştı da şu gördüğün uçurumdan atlamıştı peşleri sıra...
— Yaa?!
— He ya.
Kurt bir şişindi, bir şişindi... "Eğer ben o yiğidin oğluysam," dedi tilkiye, "ben de onun gibi yiğit biriyim demektir." "Elbette öylesin," diye yanıtladı tilki de, "bana kalırsa sen babandan bile daha yiğitsin." Göğsü biraz daha kabaran kurt, "Öyle miyim?" diye sordu. "Gayet tabii, öylesin," dedi tilki, "bana inanmıyorsan bir dene." "Nasıl?" diye sordu kurt merakla. Tilkinin cevabı hazırdı: "Mesela sen de şu uçurumdan atlamayı deneyebilirsin. Bence sen bundan daha yükseğinden de atlarsın ya..." "Atlarım tabii," diye atıldı kurt. Ve yönünü ilerideki uçuruma çevirdi. Birkaç adım geriye gitti. Koşmaya başladı. Ardından bakan tilki onun hızına inanamadı. O anda kurdun uçtuğunu gördü. Kurt gözden kaybolunca da ağzının her iki yanından salyalar damladı yere.
*
Kayalıkların üstünde kanlar içinde yatan kurt, tilkinin geldiğini gördü. Tilki gelip ayaklarından birini kurdun göğsüne koyarak sırıttı. Olan biteni hâlâ anlayamamış olan kurt zorlukla konuşabildi:— Ne yapacaksın?
Tilki, yağlı bakışlarını kurdun sönmekte olan gözlerine dikti:
— Bir zamanlar baban da böyle sormuştu.
Şok oldum. Bu hikayenin gerçek hayatta olabilecek ihtimalını düşünürsek, gerçekten çok korkutucu
YanıtlaSilMerhaba Yeşeren Yaprak. Evet, böyle korkunç hikâyeler gerçek hayatın da içinde var maalesef.
SilSevgiler...
Güzel, çok güzel bir tiyatro oyununda Kral Lear'ın soytarısı diyordu ki:
YanıtlaSil-İnsanın burnunu yanında neden iki göz vardır ?
-Neden soytarı? diye soruyordu Kral.
Soytarı cevap veriyordu:
"Kokusunu alamadığı şeyleri görsün diye."
Bu güzel öykü bu kıssadan hisseye uzattı aklımı. Selâmlar...
Merhaba Azmodern. Beğendiğine sevindim. Naçizane, Shakespeare'ın hatırlanmasına vesile olmuş olmaya daha da sevindim. :)
SilSelamlar...