29 Ocak 2015

Adımız miskindir bizim

İki tane efendi var. Biri Büyük Efendi, adı da hep böyle büyük harfle başlar, biri de biziz. Biz; yani hepimiz. Hepimiz efendiyiz efendi olmasına, ama her birimiz kendimizin efendisiyiz. Kendimizin efendisi olmak da hiç efendi olmamak anlamına geliyor. Küçük Prens'te de işleniyordu ya bu fikir, yönetecek bir halkı olmayan bir kral aslında ne kadar kraldır filan. Kendimizin efendisi olmamızın yanında, bazı insanların diğer bazı insanlara efendilik ettiği de bir gerçek. Buradan bakınca da kendimize efendi olmak esasında en iyi efendilik değil midir? Sahiden de bu dünyada ne kimse senin efendin olsun, ne de sen kimsenin efendisi ol, bundan daha onurlu, daha kaliteli bir hayat var mı?
*
Yahu, ben ne yazacaktım da efendi diye söze girdim. Unuttum bak, iyi mi? Aklımda bir şeyler vardı, tam açtım yazmak için, bir yerlerden efendi çağrıştı, yazdım gördüğünüz gibi, sonra sözümü unuttum işte. Bu da gösteriyor ki zihnim bir çağrışım ormanına dönmüş.
*
İnsan yorgun olunca çay ne güzeldir, değil mi? Yok yok, bu çağrışım değil, şu an yanımda boş bir çay bardağı duruyor da, bu cümleyi bitirir bitirmez kalkıp tazeleyeceğim. Canımızın çay istiyor olması da bir tür çağrışım olabilir mi? Bir gün bir otobüste filan bu konularda çalışan bir psikoloji hocası neyim görürsem sorarım. (Cümle bitti, çay almaya gidiyoruz.)
*
Çayımızı alıp geldik. Şu an bir elle bu satırı yazarken, bir elle de çayımı içiyorum. Neden, çay almaya gidiyorum, değil de, çay almaya gidiyoruz, dedim? Çünkü orada da bir şeyler çağrıştı da ondan. Çağrışan şey bir kitap: Per Petterson adlı bir kardeşimizin, kendisi Norveçli olur, At Çalmaya Gidiyoruz adlı bir romanı var. Kitap hakkında tek bildiğim, Metis Yayınları'nca yayımlanmış olduğu. Başkaca ne fikrim var ne bilgim. Gelgelelim, iki yıl önce adını ilk duyuşumdan beri okumayı çok istiyorum. Neden mi? Adından ötürü. Evet efendim, ben bazı kitapları sırf adından, bazılarını kapağından, bazılarını da yazarından ötürü okumak isterim. Eskiden yadırgardım bu huyumu, sırf celp edici bir adı var diye okunmak istenir mi kitap? Sonraları cevabımı kendim verdim: Elbette istenir. 

Ad önemlidir. Sandığımızdan da önemli. Adımız olmasa biz neyiz ki? Mahiyetini bilmiyorum ama filozofların derinlemesine bu ad konusuna eğildiğini biliyorum. Bir düşünün, ad bir bakımdan pek de önemi olmayan yüzeysel bir şeydir; misal, yazı yazdığımız gerecin adı olmasa da, yani kalem olmasa da kendisi vardır. Öz değildir ad. Kalemin özü, diyelim ağaç ve ortasındaki kömürümsü çubuktur. Bir adı olsa da olmasa da o vardır. Ne var ki, bir bakımdan da ad en önemli şeydir. Ad olmazsa öz yine olur olmasına, fakat adı olmayan özü ne yapayım? Masa olmasa, ağaç olmasa, şehir olmasa, insan olmasa biz bütün bu var olanlara ne diyeceğiz?
*
Bazı kitaplar diyordum, adları bize çekici gelir ve onları okumak isteriz. Çünkü o adlar bize bir şeyler çağrıştırıyordur. Biz farkında olalım ya da olmayalım, herhangi bir kitabın adı bize sevdiğimiz ya da istediğimiz bir şeyler çağrıştırıyorsa onu okumak isteriz. Aynı şey bazen kitabın kapağı için geçerli olur. Bazen de sevdiğimiz, tuttuğumuz, kendisinden emin olduğumuz bir yazarın henüz okumamış olduğumuz bir kitabını sorgusuz sualsiz alıp okumak isteriz. Çünkü önceki kitaplarını referans kabul ederiz. Falan filan...
*
Pek çok yazar kitabına ad verirken kim bilir ne sıkıntılar çekiyordur. Kimileri belki etrafından öneri de soruyordur. Ben en çok büyük yazarların, kitaplarına ad verme süreçlerini merak ediyorum. Calvino'nun Bir Kış Gecesi Eğer Bir Yolcu'ya ad vermesiyle ilgili Cem Akaş bir şeyler yazmıştı, şurada, okuyunuz. Fakat öbür büyük yazarlar kitaplarına nasıl ad veriyorlar acaba? Bilemeyiz. Bir gün Yaşar Kemal'i görürsem sorarım.
*
Çay hâlâ güzeldir. Demlikte kalan son bardak daha da güzeldir.
*
Yahu, ben ne yazacaktım da unutuverdim? Hay Allah.

6 yorum:

  1. :)yaşar kemal'e sormak için çaba harcamalısın!
    ad elbette ki önemlidir,mesela senin blog adın bana cazip gelmese açıp içeriğine bakmayacaktım,dolayısıyla izlemeye almayacaktım.
    benim blog adım sana cazip gelince sen de beni izlemeye alır,naptığıma bakar,yorum da bırakırsın,öyle değil mi?

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Havva. Senin bloğuna yorum yapmıyor olmam onu izlemediğim anlamına gelmez. :) Pek belli olmasa da ben pek çok bloğu takip ederim. Arada kaçırdıklarım olabilir elbette.
      *
      Yaşar Kemal'i gördüğüm yerde gidip elini öpüp sorumu soracağım. :)

      Sevgiler...

      Sil
  2. Evet evet bu gülerde çok unutkan olduğun her halinden belli :))))))))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Sayın cayneess, hoş geldiniz. Adınızın caynees olması nedense bana çay çağrıştırdı. :))
      Selamlar, sevgiler...

      Sil
  3. at çalmaya gidiyoruz..
    :)
    melisa kesmez'in bir kitabı var "atları bağlayın geceyi burada geçireceğiz" aklıma o geldi isimden yola çıkınca.
    bende yeni çay koydum. hafif midem kazındı yanına bir de petibör aldım, içine banıp yiyorum. arada kırılıp içine düşünce cinnet geçirecek gibi oluyorum ama bir süre sonra geçiyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam safransarı. Yalnız değilsin; Bağlayın Atları Geceyi Burada Geçireceğiz'in At Çalmaya Gidiyoruz'u çağrıştırdığını geçen yıl Metin Celal de yazmıştı.
      *
      Bana henüz parmak kadar çocukken bisküvileri çaya batırıp yedirmeye çalışırlardı da yemezdim. Hakikaten hiç güzel değildir, bilirim. Gene de afiyet olsun.
      Sağlıkla kal...

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git