Ben de sizler gibi bir çocuktum. Yani hiçbirinizden farkım yoktu. Her biriniz ne yapıp ediyorsanız öyle yapıp ediyor, ne yiyip içiyorsanız onu yiyip içiyordum ben de.
Anne babaların çarşı pazardan getirip de ekmeğimizin arasına katık yaptığı umutlar, hayaller var ya... İşte onlardan en az sizin kadar yedim ben de. Öğretmenin sınıfta sandalyesine oturarak bol keseden savurduğu umutlardan ben de sizler kadar pay alıyordum. Hatırlıyorsunuz değil mi?
Gittiğimiz şehirler, uğradığımız ülkeler... Hayaldi. Hepsi hayal. Dinlediğimiz masallar, şarkılar, çaldığımız enstrümanlar, kırdığımız oyuncaklar... Ütopyalarda yaşıyorduk hep beraber.
Sonra ne oldu birdenbire? Üstümüze üstümüze geldiler çocuklar. Orada yolumuzu kaybettik. Koptuk birbirimizden. Neden sonra farkına vardığımızda birbirimizi kaybettiğimizin, vakit çok geçti. Hayat bir deli rüzgar gibi geçti.
İşte çocuklar, ben sizi orada, o ülkede yitirdim. Meğer ben sürüden kopmuşum o fırtınada. Meğer birbirimizi kaybetmemişiz de bir tek ben kaybolmuşum. Ne de iyi etmişim. İyi mi etmişim? Evet. Ben sizleri tanıyorum çünkü sizlerden kopalı. Bir o kadar da "o ülke"yi tanıyorum. Yani hayallerimizi, ütopyamızı.
Sizler orada kaldınız. Düşlerinizde. Oysa ben yıllar yılı sizi aradım durdum. Şimdi dönüp arkama baktığımda bir şeyler görüyorum, görüyorum görmesine de sizler misiniz bilemiyorum. Gözümün önüne bir karartılar geliyor ama seçemiyorum artık bu mesafeden. Birbirimize çok uzağız şimdi çocuklar.
Gönüllü bir haymatlosum ben, sizlerin tanımadığı bir ülkedeyim şimdi. Ama düşlerim... Düşlerim hâlâ duruyor orada. Bir kitap, sahibinden sonra nasıl unutulur, tozlanır durur raflarda... Düşlerim şimdi orada sizlerle beraber yaşıyor, farkına varamasanız da.
Ben uzaklarda... ve dahi uzaklıklarda gönüllü bir haymatlosken şimdi... Düşlerim bir eski zamanda, "o ülke"de.
Vüs'at O. Bener'in "O Ülkede" adlı öyküsünün başlığını gördüğümde bende inanılmaz bir etki yarattı. Hepinize tavsiye ettiğim bu öyküyü okuduğumda bu etki daha da arttı. Çünkü sürekli kafamın bir yerlerinde "o ülkede" bıraktıklarımı taşıyadurmuştum. Bu yazdığım da Vüs'at O. Bener'inkiyle pek benzeşmese de yine de ondan esinlendim diyebilirim.
YanıtlaSilÇok güzel bir öykü olmuş sayın Harun. Devamını da bekliyoruz haymatlosun. Tebrikler.
YanıtlaSil