5 Temmuz 2014

Can Sıkıntısının Tarihçesi

Dünyanın henüz bu denli dolmadığı, her bir insana günümüz gözüyle neredeyse bir ülkenin düştüğü günlerdi.

Beş kere sekizin kırk etmesine henüz epey bir zaman vardı, sıfırın bulunmasınaysa epey epey bir zaman.

Kedigiller adlı bir familya yoktu hayvanlar âleminde, zira kedi henüz giller'e ayrılmamıştı; tek bir kedi vardı, o da doğada vahşi bir hayat sürüyordu.

Yalnızca kedi mi, at da henüz evcilleştirilmemişti. Ata binmeyi akıl edecek olan ilk insanın gelmesine nereden baksan bin yıl vardı.

Güneşin altındaki her şey yeniydi.

Ev denen bir "gereç" henüz yoktu, çünkü bir eve gereksinim duyulmuyordu.

Şarkı söyleyen kimseye de rastlanmamıştı daha. İlk müzik aletinin ne zaman icat edileceği kimsenin aklının ucundan geçmiyordu.

Henüz ne ilk resim çizilmişti bir mağaranın taştan duvarına, ne de ilk yazı yazılmıştı.

Denize girip de yüzmek kimsenin aklına gelmez, güneşin altına uzanıp da güneşlenmek kimsenin aklından geçmezdi.

Gelecek yoktu, geçmiş yok olup gitmişti zaten, bugünden gayrı hiçbir şey yoktu elde avuçta.

Hiçbir şey hiç kimse tarafından unutulmuyordu, çünkü unutmak dedikleri şeyin esamesi bile okunmuyordu. 

Arkadaşlık denen bir olgu da yoktu henüz, buna ihtiyaç duyulmamıştı çünkü.

İşte o günlerin birinde bir çocuğun birden canı sıkıldı. Sıkıntıdan kurtulmak için ne yapacağını, ne edeceğini bilemedi. Bunun ne olduğunu bilmiyordu çünkü. Evet, can sıkıntısı da henüz icat edilmemişti. Fakat heyhat, bu çocukcağızın canı sıkılıyordu! O yana gitti olmadı, bu yana geldi olmadı. Ne yapayım, ne edeyim derken başını alıp gitmeye karar verdi. Düşünülerek verilmiş bir karar da değildi ya, çaresizlik... Aldı başını gitti çocuk. Günlerce gecelerce, haftalarca aylarca gitti. Durmadan dinlenmeden gitti. Ve gittiği her yere canındaki sıkıntıyı bulaştırdı. Öyle ki, bir zaman geldi dünya can sıkıntısıyla doldu taştı. Rivayete göre öyle bir can sıkıntısıydı ki bu, sonsuza değin silinmemek üzere sinmişti dünyaya. Ve söylenenler doğruysa eğer, bugün hâlâ insanların canı sıkılıyor yeryüzünde.


Canı sıkılan tüm insan yavrularına.

2 yorum:

  1. Hm demek can sıkıntısı doğduğunda daha ne olduğunu bile bilmiyordu insan bunun sürdüğünü görüncede herşeyden önce can sıkıntısı icad edilmiş :))
    Fakat sıkılmak güzelde birşey olabilir sonradan icad edilen müzik resim gibi şeyler can sıkıntısından doğan eserler olabilir dimi :)

    YanıtlaSil
  2. Merhaba Jysra. Resimle müziğin nasıl doğduğunu araştırmak lazım tabii. Belki ben bir ara "araştırırım." :) Bak, bu araştırma dedikleri şey de can sıkıntısından doğmuş olabilir, ne dersin?
    Sağlıkla kal.

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git