4 Temmuz 2014

Neler gördüm?

Şekerini çaya batırıp kırtlayanlar gördüm.
Bisküvisini çaya batırıp yiyenler gördüm.

Sevgisini çaya batırıp katlayanlar gördüm.
Kederini çaya batırıp dağıtanlar gördüm.

Bir de parmağını çaya batıran çocuklar gördüm.

10 yorum:

  1. Harun, sen neler gördüm deyince aklıma üç dört yıl önce okuduğum şu satırlar geldi. Sen de okumak istersin diye düşünüyorum:))

    Vaktiyle, kubbeleri altın bir şehirde, çok çok yaşlı bir adam yaşarmış. O kadar yaşlıymış ki, ne zaman yağmur yağsa, yüzündeki kırışıklıklara dolan sular günlerce buharlaşmazmış. Yaşının hesabını yapamaz, şu dünyada olan biten hiçbir şeyi yadırgamazmış. Ne de olsa gördüğü her şeyi, daha önce de görmüş.
    Bir gün, şehirdeki okullardan birinde korkunç bir yangın çıkmış. Alevler o kadar hızlı yayılmış ki, içerideki çocukları kurtarmak mümkün olmamış. Nihayet yangın söndüğünde okul binasından geriye hiçbir şey kalmamış. Herkes kahrolmuş, yaşlı adam hariç.
    "Daha önce de yanmıştı" demiş yaşlı adam "ama o zamanlar hapishaneydi bu bina. İçerideki bütün mahkumlar yanmıştı içeride. Bir keresinde de hastalar yanmıştı içeride. O zamanlar hapishaneydi bu bina. Ah bu gözler nice yangınlar gördü, bu da bir şey mi!"
    Yangında çocuğunu kaybeden bir anne öfkesinden deliye dönüp yaşlı adamı taşlaya taşlaya kovalamış.
    Gel zaman git zaman, kubbeleri altın şehirde kuraklık başlamış. İnsanlar, bir lokma yiyecek için birbirlerini boğazlarken, yaşlı adam sakin sakin onları seyretmekteymiş. "Daha önce de olmuştu" demiş. "Tam üç bahar üst üste yağmur yüzü görmemişti bu şehir. Bir keresinde de düşman orduları talan etmişti ambarlarımızı, gene aç kalmıştık. Bu gözler nice açlar, nice açlıklar gördü. Bu da bir şey mi?"
    Açlıktan midesi yapışmış biri bu lafları duyunca öyle öfkelenmiş ki, yaşlı adamı sille tokat dövmüş.
    Derken, savaş çıkmış kubbeleri altın şehirde. Savaş uzadıkça her evden birileri eksiliyormuş. Kimsenin ağzını bıçak açmıyormuş üzüntüden. Bir tek yaşlı adam, bir tek o konuşuyormuş durmadan. "Bu gözler nice savaşlar, katliamlar gördü. Bu da bir şey mi!"
    Askerden dönemeyen delikanlılardan birinin süngüsü bu sözleri işitince öyle sinirlenmiş ki, yaşlı adamın gözlerini çıkarmış.
    İşte o zaman yaşlı adam hayretle bağırmış. "Karanlık! Her yer karanlık. Bunu daha önce hiç görmemiştim."
    Ve daha önce hiç görmediği karanlığı öyle yadırgamış, öyle yadırgamış ki, yaşlı yüreği durmuş.

    KAYNAK: Şafak Elif, Mahrem, Metis Yayınları, İstanbul, s.161

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Şenay merhaba, duymamıştım bu öyküyü, teşekkür ederim paylaştığın için, çok güzelmiş.

      Sil
    2. Şenay, ben de pek sevdim hikayeyi. Bana hep savunduğum inancımı hatırlattı; hayat her daim insanı şaşırtabilir. Hayata inanmak lazım. Hayatın sırrı kendisindedir. Hatta burada olduğu gibi, en çok hayatımızın sonunda hiç bilemeyeceğimiz o anla karşılaşınca şaşıracağız...

      Sil
    3. Aze, öyle evet. Güzel sözlerin için teşekkürler :))

      Sil
  2. Bir de bisküvisini çaya batırırken içine düşürenler var maalesef :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Seda, onlarınki de tam bir şanssızlık. Ne bisküvi yenebilir o zaman, ne de çay içilebilir. :)

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git