13 Temmuz 2014

Ramazan üzerine düşünceler

Aç Kalmak: Düşünsene, akşam seni mükellef bir sofranın beklediğini biliyorsun. Türlü türlü yemekler; çorbalar, sıcaklar, soğuklar, salatalar, pideler, kolalar, gazozlar, limonatalar... Ne ararsan var. Böyle bir durumda aç kalmakta ne var? Değil akşam ezanına, hafta sonuna kadar bile bekleyebilirsin. Kendini Somali'deki çocuklarla bir karşılaştırsana. Hani şu kaburga kemikleri teker teker sayılabilen çocuklarla. Kaldı ki, çocukların oruç tutması bile farz değil. Demem o ki, oruç bir gönüllü açlıktır, hakiki açlıksa zorunlu açlıktır ve çok daha başka bir şeydir elbette; bir dram, bir trajedi ve çok daha ötesi.

Gündüz yeme içmeyi kesmekle kimsenin açın halinden anladığı falan yok kardeşim. Varsa aksini iddia eden buyursun gelsin, dilediği kadar konuşalım. Bakınız, yemeyi geçtim, dünyada su bulamayan insanlar var. Afrika'da bazı yörelerde sırf içme suyu bulabilmek için kilometrelerce yol kat edenler var. 

Efendim, mesele aç kalmak değil, nefsi terbiye etmek. Çok doğru. Ama bakıyorsun, nefisler hiç de terbiye edilmiş gibi durmuyor. İftardan sonra her yerde eğlence. Hatta Ramazan eğlencesi diye literatüre bile girmiş. Yeni bir şey değil, yüzlerce yıllık gelenek halini almış. Böyle terbiye mi olur yahu?

Kabaran Duygular: Ramazan geldi mi pek çok kişinin dini duyguları kabarır. Eskiden daha sık görülürdü; fakir komşusuna yemek götürür insanlar. Herkesin bir anda huyu suyu düzelir. İyilik yarışına girilir. Ramazanın bitmesiyle de aynı tas aynı hamam. Ne anladım ben bu işten?

İftar Çadırı: İftar çadırı fikri kadar ahlaksız bir şey olabilir mi? Başta belediyeler olmak üzere bazı kurum ve kuruluşlar ramazanı büyük bir fırsat olarak görürler. Nihayetinde siyaset müessesesinin işi gücü propaganda. Başka Müslüman ülkelerde de var mıdır bilmiyorum, Türkiye'de hangi partiden olursa olsun her belediye ramazanda iftar çadırı kurar. Yolda kalmışlar, iftar vaktinde eve yetişememiş olanlar falan bir yana, onlar zaten azınlıkta kalıyorlar, benim gözlemlediğim kadarıyla iftar çadırlarına gidenler hep yoksullar. İyi güzel. Peki de kardeşim, bir ay boyunca günde bir öğün karnını doyurduğun o insanlar on bir ay boyunca ne yiyip içiyorlar, haberin var mı? İşte, sözünü ettiğim ahlaksızlık tam da burada kendini gösteriyor. Bu da bize meselenin aslında din iman falan değil, dünyevi menfaatler olduğunu gösteriyor.

Ben: Riyakârlığı hiç sevmem. Ben de yukarıda özelliklerini saydığım milyonlarca insan gibi düşündüm yıllar yılı. Gündüz karnım açken mutfağa gidip annemin o gün ne pişireceğini öğrenerek bekledim iftar vaktini. Ve evet, riyakârlığı hiç mi hiç sevmem, hal böyleyken benim tuttuğum oruçlardan sevap falan kazanacağım yok, akşama kadar aç kalıyorum o kadar. 

İçinde vicdan barındırmayan inanç neye yarar?


18 yorum:

  1. sen ne kadar özel insansin
    şimdi ben sana aferin diyeceğim,sakın beni yanlış anlama bu davranış hayranlık belirtmek için
    çok çok sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Havva. Çok teşekkür ederim. Teveccühlerinize layık olmaya çalışıyoruz. :)
      Benden de çok çok sevgiler, selamlar...

      Sil
  2. Ramazan ayının hayatımızda bir şeyleri değiştirmesini çok istiyorum. Fakat Ramazan hayatımızda bir şeyleri ne yazık ki değiştirmiyor. Biz yine aynı biz. Yine yiyoruz yine çok yiyoruz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba labardos, hoş geldin. Aslında her şey kişinin kendisiyle vicdanı arasındadır. İnsan isterse elbette sadece ramazanı değil, dini olsun seküler olsun, her konuyu özüne, aslına uygun olarak ele alabilir. Ama bu ramazan örneğinde de görüldüğü gibi, insanlar kendi akıllarını kullanmayı yeğlemiyorlar ne yazık ki.
      Yine bekleriz, selamlar...

      Sil
  3. İnsanın kendinden utanacağı bir yazı.Her iyliğin altında yatan bir kötülük,karşılık,gösteriş olarak benimsemişiz dünyayı,Allah ıslah etsin hepimizi aç kardeşlerimize yardım etsin,elimizdekilere şükretmemiz gerek.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin Jysra. Günümüzde Müslümanlar düz mantıkla düşünüyorlar. Halbuki düz mantık insanı çok tehlikeli yerlere götürebilir. Ben bir din adamı olsaydım mesela, allem eder kallem eder, bir ayet ya da hadis bulur, düz mantıkla düşünmenin günah olduğunu insanlara anlatırdım. Hani yüzyıllardır söylenegelir ya, İslam dünyası niye böyle sefil bir durumda diye, örneğin Hristiyanlar işte tam da bunu keşfettiler, düz mantıkla düşünmeyi bıraktılar da o yüzden bugün bu kadar ilerideler.
      Selamlar...

      Sil
  4. Eskiden gazete kuponlaryla tabak seti alınıyordu ya hani (biz de almıştık, Arcoroc, adı bile aklımda kalmış) İşte aynı mantıkla oruçlu gün biriktirip cennete aktarmasız uçak bileti kampanyasından yararlanmaya çalışıyor insanlar. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam ayca. Kupon dedin de, şimdi de var mı bilmiyorum, bir aralar ramazan geldi miydi gazeteler Kuranı Kerim vs. verirlerdi. İşin ilginç yanı, kuponlar bittiğinde ramazan da bitmiş oluyordu. Halbuki insanlar, ramazan geliyor, bir Kuran alayım da okuyayım, düşüncesiyle hareket ediyorlardı. Gazeteler de zaten onlara bunu dikte etmeye çalışıyordu. Düz mantık dediğim bu işte.
      Selamlar...

      Sil
  5. Dün bu yazdığınızın aynısını dile getirdim ben. Şimdi şu tuttuğumuz oruçtan mı sevap kazanacağız. Akşama yüz çeşit şey var, kim acın halinden anlıyormuş.

    Bırak Dünya da kini, Türkiye de çevremizde bir tane aç insan varsa bu tuttuğumuz oruçlar boşa gidiyor.

    Siz yine de iyi tarafından bakmışsınız. İftar çadırlarına yoksulların çoğu gidemiyor artık. Komşuların, hali vakti yerinde olan insanların hadi bugün iftar çadırına yemeğe gidiyoruz diye duydum ben. Niye siz muhtaç mısınız? dediğimde tuhaf tuhaf suratıma bakan insanlar dolu ortalık. Yoksul insan o insanların içine girip yemek yemeye utanıyor. Elinde tenceresi, kabıyla yemek alıp gidenleri görüyorum ben. İfatar çadırlarında da rahat yok bu insanlara.

    Dün haber sitesinde Antalya'da çöpten ekmekleri, pideleri temizleyen 25 yaşlarında bir gencin haberleştirilmiş halini gördüm. Benim yaşlarımdaki gencin o çöp bidonunun başında olduğuna mı üzüleyim. O ekmeleri çöpe atan insanlara mı kızayım. O çöpte ekmek toplarken hali vakti yerinde olup iftar çadırlarını dolduran oruç tuttuğunu sanan zavallılara mı acıyayım bilemedim. Ki dediğin gibi ben oruç tutmuyorum akşama kadar aç kalıyorum hepsi bu. :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Hoş geldin Anarsi. Çok doğru şeyler dile getirmişsin. Yoksulların iftar çadırına bile gidemiyor olması da başlı başına bir trajedi. İroniye bakar mısın.

      Üniversitede okurken inançsız bir arkadaşımız ramazanda her akşam iftar çadırına gidiyordu. Yoksuldu. Belki evden para bile gelmiyordu kendisine. Biz de bir-iki arkadaş, imana geldin, diyerek eğleniyorduk onunla. Şimdi düşünüyorum da, en çok o hak ediyordu iftar çadırındaki yemekleri. Neden mi? Çünkü dindar (ya da dinci) geçindiği halde yemediği halt kalmayan milyonlarca insan var bu memlekette. Oysaki o arkadaşımız neyse oydu, gizlisi saklısı yoktu, inançsız olduğunu kendi söylüyordu. Böylece de tutarlıydı. Bana göre tutarlı bir insan bütün sahte dindarlardan çok daha iyi bir insandır.
      Selamlar...

      Sil
  6. Ben hep, açlıkla öğrenilecek "sabrın" aslında duygularımızı öfkemizi kontrol edebilmek olduğunu düşündüm. İnsan oruçken herşeyi daha abartılı hisseder, algılarınızın tamamı açılır,ve 'kendini kontrol etmek' bu anlamda çok daha zordur. Oruç bedeninin en temel ihtiyaçlarını kontrol edebilme, kendine hükmedebilmeyle ilgili gibi geliyor bana biraz.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba semiaa, hoş geldin. Ben günümüzü geçmiş devirlerden ayrı bir yere koyuyorum. Çünkü gerçekten tarihte eşi görülmemiş bir zamanda yaşıyoruz. Bugün için sabır da diğer tüm erdemler gibi "kendiliğinden" öğrenilebilir bence. Yani akıl ve vicdanla. Aklı olan bir insanın sabrı, empatiyi, başkalarının hakkına riayet etmeyi öğrenmesi için aç kalması gerekiyorsa orada bir sorun var demektir. Oruç tutan pek çok insan da bunun farkında değil ne yazık ki. Böyle düşünüyorum naçizane.
      Selamlar...

      Sil
  7. Merhaba,

    Ben bu konuda "Yasin Ceylan'ın Din ya da Politika, Neden Felsefe" kitabını öneririm. Bir kaç yıl önce okumuş ve çok beğenmiştim bu din-politika-insanların ahlak anlayışları vs üzerine. Aklımda kalan en belirgin tesbiti: ahlakın din ile ilişkilendirilerek öğreniliyor ya da öğretiliyor olması zaten başlı başına kökten bir sorundur diyordu. Ben de okumadan önce de hep bunu savunurdum; Ahlak, vicdan, iyilik, sorumluluk, cennet/cehennem ödül ve korkusu olmadan öğrenilirse yerindedir! İnsan,kendi yarattığı ideoloji ve inanç sistemlerinin mahkumu olmamalı.
    Ayrıca yazarın kişisel tarihi itibari ile de bahsettiği konular oldukça ilginç olabilmektedir. Naçizane belirtmek istedim...

    Güç seninle olsun genç Jedi :-)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Aze. Sözünü ettiğin kitabı okumadım. Bulursam okuyacağım. İlginç bir kitaba benziyor. Sahiden de ahlak başlı başına bir meseledir. Ama o da o kadar indirgenmiş ki, bugün ahlak dendi mi kalıplaşmış bir-iki konudan başka bir şey gelmiyor pek çoklarının aklına.
      Selamlar...

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git