Günün birinde, ünlü Psikanalist, yolunu şaşırıp kendini ormanın orta yerinde bulmuş.
İçgüdüsü ve araştırma merakı sayesinde, kendinde çok yüksek bir ağacın tepesine tırmanma gücü bulmuş; oradan keyfince güneşin ağır ağır batışını, kimi hayvanların adetlerini ve davranış biçimlerini izleyip bunları enine boyuna insanlarla karşılaştırmış.
Ormanın bir ucundan Tavşan'ın, öteki ucundan Aslan'ın geldiğini gördüğünde gece olmak üzereydi.
Başta sözünü etmeye değer bir şey yoktu; ama az sonra her iki hayvan da ötekinin farkına varmaya kalmadan burun buruna geliverdiler, ve her ikisi de insan insan olalı beri verdiği tepkiyi verdi.
Aslan bütün ormanı titretecek şekilde kükredi, her seferinde yaptığı gibi görkemli bir biçimde yelesini salladı ve korkunç pençeleriyle havayı yırttı; öte yanda Tavşan daha sık nefes alıp vermeye başladı, gözleri bir an Aslan'ınkilerle kesişti; gerisin geri dönüp tabanları yağladı.
Kente döner dönmez, ünlü Psikanalist, Orman sakinleri içinde en çocuksu ve ödlek olanın Aslan olduğunu; buna karşın Tavşan'ın ise en yürekli ve olgun hayvan olduğunu tartışmaya yer bırakmayacak şekilde kanıtlayan incelemesini cum laude yayınladı. İncelemesinde, Aslan'ın korkuya kapılıp kükrediğini, heyecanlandığını, Evren'i inlettiğini, tehdit ettiğini belirtiyor; Tavşan'ın ise Aslan'ın varlığını fark ettiğini, ama gücünün bilincinde, sabrı taşıp bu kendini bilmez histerik yaratığı paramparça etmeden önce çekip gitmeyi yeğlediğini, zaten bu yaratığın ona bir zararı dokunmadığını yazıyordu.Augusto Monterroso
Çeviren: Münir Göle, Sarnıç Öykü, 15 (Ocak-Şubat 2014).
:-)
YanıtlaSil