20 Eylül 2014

Tuhafiye

Olabildiğince geniş bir film arşivine sahip bir internet kafe var, çoluk çocuğun oyun oynamak için gittiği yerlerden değil, eli ayağı düzgün bir yer. Ben de bazen film almak için gidiyorum oraya. Arşivleri o kadar geniş ki sadece "Yeni Filmler" klasöründe bile yüzlerce film var. Bugün yine gittim. Aklımda birkaç film vardı, alıp evde izleyeyim dedim. Gelgelelim, üç filme baktım, üçü de yoktu. Hani sanki birileri mahsustan yapmış gibi hissediyor insan böyle durumlarda. Hakikaten de açıklanır gibi değil, binlerce film arasında sen üç tanesine bakıyorsun, üçü de yok. Öyle kıyıda köşede kalmış, zor bulunur filmler de değil. Biri Wes Anderson'un Moonrise Kingdom'ı, bir arkadaş önermişti geçen yıl, biri Iñárritu'nun Biutiful'u, biri de adını epey bir duyduğum, Aranoa'nın Güneşli Pazartesiler'i. Birkaç tane daha var ama kafedeyken bir türlü hatırlayamadım. Biutiful da şans eseri aklıma geldi zaten. Eminim hatırlasaydım da onların da listede olmadığını görecektim. Şans diye bir şeye inanmadığımı yazmıştım, ama bir kereliğine bir şey olmaz deyip bu işi de benim şanssızlığıma bağlayalım haydi. 
*
Hatırlayamadım dedim de, başıma çok gelir, diyelim bir konuda şunu şunu yap, şuna şuna bak, derim kendime, daha sonra unuturum. Bazen büsbütün unuturum, bazen de, işte bu film örneğinde olduğu gibi, konu aklıma gelir ama o konuda ne yapacağım, ne edeceğim aklıma gelmez de gelmez. En çok da bloğa yazacağım konularda olur bu. Aklıma güzel, tam yazmalık bir şey gelir, tesadüfe bak, o zaman da çoğunlukla yatakta olurum, kalkıp bilgisayarı açacak halim yoktur ya, yarın yazarım derim, ne var ki yarın olduğunda çoktan unutmuşumdur. Sonra da hatırlamak için ne yapsam nafile.
*
Eskiden kadınlar bir şeyi unutmamak için parmaklarına bir ip bağlarlardı. Adına retime dendiğini bulmacalardan öğrenmiştim.
*
Bulmacalarda sorulan kelimelerin çoğunluğunun ortak bir özelliği olduğunu da kendim keşfetmiştim; ünlü ve ünsüz harfler birbirlerini takip eder. Yani, yan yana iki ünlü ya da iki ünsüz değil de, bir ünlü - bir ünsüz şeklinde harfleri sıralı olur bulmacalarda çıkan çoğunluk kelimelerin. Retime de böyle işte. Adale, alaca, aperitif, fiyaka, halitaivedi, kayın, ladik...

Söylemesi ayıp, bulmaca ustasıymışım ben, öyle diyorlar.
*
Amcamın oğlu bir gün bize gelmişti. Çocuktuk daha. Babamın bir dergisini eline almış, hadi bulmacasını çözelim, demişti. Kalemi alıp başlayınca benim su içesim gelmişti. Mutfağa gidip gelene dek bulmacanın yarısını çözdüğünü görmüştüm hayretler içinde. Bunu nasıl yaptığını sorduğumda söylememişti. Mesele daha sonra aydınlandı, meğer en arka sayfada bulmacanın çözümü varmış, oraya bakıp bakıp geçiriyormuş kelimeleri. 
*
Sonbahar yağmurları da başladı. Haydi hayırlısı... Bugün gün boyunca gök gürüldedi, ara ara da yağmur yağdı. Kâh sağanak halinde, kâh çiseleyerek temizlemeye çalıştı doğayı. Gerçi insanlar doğayı öyle kirletmişler ki yağmur altı ay boyunca durmadan yağsa anca temizler. Geçenlerde haberlerde okudum, Yalova'nın suyu bitmek üzereymiş. Hiç sürpriz değil. Bu gidişle önümüzdeki yıllarda daha çok karşılaşacağız böyle haberlerle. İnsanlar suyu bitmez tükenmez bir şey sanıyorlar. Sözümü esirgemeyeceğim, o kadar geri zekâlı bir toplumumuz var ki, görmediği şeyi bir türlü tahayyül edemiyor. Tavuk gibi yani. Ya da eşek. Hayvandan bir farkı yok kısacası. Suyun da kaynağı yerin altında ya, görmüyor insanlar bunu, görmeyince de onun da bir gün bitebileceğini düşünemezler.

Haritada üç tarafı mavi renkli olduğu için insanlar her yerinden su fışkırıyor sanıyorlar, halbuki okullarda öğretilmeyen acı bir gerçek var, Anadolu su fakiri bir coğrafyadır. Evet, bunu ben söylemiyorum, uzmanlar söylüyor. Moral bozmak niyetinde değilim, gerçek bu.

Şu anda da gök gürlüyor yine. Yağmur birazdan tekrar başlayacak anlaşılan.
*
Göğün gürüldeyişi, yağmurun yağışı, rüzgârın esişi, suyun akışı, gibi olağanüstü önemi olan meseleleri bir yana bırakmış olan insanoğlu ve dahi insankızı, adına gündem dedikleri pislik çukurunda debelenip duruyorlar. İlkel, barbar, yamyam denilen insanların yaşayışı üzerine az biraz okuduğumda görüyorum ki en üstün insanlık onlarda. Biz de işte kendimizinkine modernite diyoruz, cart diyoruz, curt diyoruz. Evet, bugünkü insanlık uzaya gidebilecek düzeye gelmiş bulunuyor ancak bir yandan da olabildiğince geriye savrulmuş, bir-iki kişi dışında kimse farkında değil bunun. Tek dileğim, eğer günün birinde doğa intikamını almaya karar verirse gerçekten hak edenlerden alsın. 
*
Biraz iç karartıcı bir yazı mı oldu ne, elmalardan söz etmeden bitirmeyelim o halde. Annem yemek yiyip yemeyeceğimi sordu, ben hayır deyince de, elma filan, diye sürdürdü, olur dedim ben de. Gidip üç elma alıp geldi, önüme koydu. Elmaların üçünü de çabucak yedim. Biraz açtım doğrusu ama yemek yemek istemiyorum. Bununla birlikte, bu yazıyı yazdıktan sonra mutfağa bir ziyarette bulunmayacağımın garantisini de veremem. Üç elmadan geriye kalanlar, yanlarında bir bıçak, tabağın içinde duruyorlar öyle. Tuhaf. Bana bazen şeyler tuhaf geliyor birdenbire. Acaba ben de onlara tuhaf geliyor muyumdur? Bunu merak ede ede daha bir tuhaflaşıyorum.

9 yorum:

  1. Yazıyı yayımladıktan beş dakika sonra: Dehşetengiz bir yağmur yağıyor. Sesi ilaç niyetine...

    YanıtlaSil
  2. Sonbahar yağmurları güzeldir genelde... Yazdan sonra iyi geliyor.

    Kağıt kalem koyucaksın yastığının altına. yakınında da bir ışık kaynağı bulunduracaksın. başka türlüsü olmaz efenim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Narda. Aslında yatarken yanı başımda telefon oluyor. Ona yazmak kolay olur, hem kalkıp ışığı yakmak da gerekmez. Ama işte o an ona da üşeniyorum biliyor musun. Düşünmek daha iyi geliyor. :)
      Sevgiler...

      Sil
  3. Üşenirsen başkaları yazıyor senin yerine, tecrübeyle sabit :)

    YanıtlaSil
  4. Bulmaca çözmeye ben de çok hevesleniyorum annem de iyi çözer :D Yine de başlamışlığım yok henüz.
    Yağmur ve rüzgar iyi geliyor muhakkak.
    Doğaya zarar vermemek veyahut yararlı şeyler yapmak oldukça basit sadece ufak bir çaba göstermek gerekiyor. Umarım bu konuda daha güzel günler görürüz :))

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Selam Şenay. Sana tavsiyem, Posta ve benzeri gazetelerin bulmacalarından uzak dur. Çünkü seni geliştirmez, yerinde saydırırlar. Emekli memur amcaların seviyesine göre onlar. :)
      *
      Bir de sabah kalkıp yağmurun gece ıslattığı toprağın kokusu var tabii, o da başka bir güzellik.
      Sevgiler…

      Sil
  5. İnsan karşısındaki düşmana tepki vermek üzere evrimlesmis. 20 yıl sonraki tehlikelere tepki vermemesinin sebebi onu görmüyor olması sanırım. Aptallık çağı diye bir belgesel izledim, yorumu da bloğumda, tavsiye ederim.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Kitapsız Kedi. Sanırım insan evrimini tamamlamamış tek canlı türü. :) Yazını okuyacağım.
      Selamlar…

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git