Bizim orada bir Rus Pazarı vardır. Çocukken pek gidemesek de sıklıkla duyardık ismini. Daha sonra, şehirde ortaokula başlayınca sık sık uğrar olduk. Çeşit çeşit oyuncaklar, ilginç aletler falan, ne ararsanız vardı. Haftasonları çarşıya çıktık mı mutlaka giderdik oraya, zaten pek büyük olmayan şehrimizin yolları, eninde sonunda çıkardı Rus Pazarına.
Şimdilerde Rus Pazarlarının yerini "Patron Çıldırdı", "Ne Alırsan 1 YTL", "Sosyete Bit Pazarı" dediğimiz Çin Pazarları aldı. Sovyetler'in 70'ini devirdikten sonra dağılmasıyla birlikte Rus Pazarları da dağıldı. Onların yerine tıka basa Çin mallarıyla dolu dükkanlar açıldı. Hem de öyle bir açılış ki kısa sürede yurdun hemen her tarafına yayıldı.
Bu dükkanlarda ojeden tutun kokulu mumlara, anahtarlıktan el fenerine, tırnak çakısından fırçaya, Meryem Ana heykelciğinden Kâbe maketine, buzdolabı süsünden inci-boncuğa kadar her birşey var. Üstelik hepsi de 1 liraya. Müşteri fiyatı önceden bildiği için de "içi rahat", dalıyor içeri.
Hayret ediyorum şu Çinlilere. Oturup herşeyi düşünmüşler, akıllarına geleni yapmışlar. Mallara baktıkça bizi ne kadar da iyi okuyabildiklerini anlıyorum. Biz yeter ki isteyelim onlar yapmaya hazır. Mesela kaç zamandır, coğrafya dersi için bir küre almak istiyordum da öğrenci bütçeme bir türlü küre giderini koyamıyordum. En ucuzu 50 YTL. Neyse ki Çinliler yetişti imdadıma. En büyüğü 10, orta boy olanı 5, küçüğü ise 1 YTL.
Birgün yine bu dükkanlardan birindeyken dikkatimi küçük oyuncak arabalar çekti. Yok yok uzaktan kumandalı, kurmalı arabalar değil. Beni çocukluğuma götüren türden. Hani kendi "çocukça imalatımız" arabalar vardı ya, tahtadan, çividen arabalar. Vay canına, Çinli bunu da yaptı! Meğer bizden bile iyi tanıyor bizi adamlar. Çocukluğumuzda "gerçekten" yaşayamadıklarımızı şimdi sahte bir biçimde yaşamaya çalıştığımızı nasıl da biliyorlar. Çocukluğumuzu dört duvar arasında kek, yeyip çizgi film seyrederek geçirmiş olduğumuz için hiçbir zaman kendi arabamızı yapma özgürlüğüne sahip olamadığımızı Çinliler bizden daha iyi biliyor sanırım. Ve elbette yaşayamadığımız çocukluğumuzu yaşamak isteyeceğimizi de biliyorlar. İşte bu yüzden bize tahtalı, çivili arabalar yapıp gönderiyorlar. Hem de 1 liraya. Biz de çocuğumuza bir kumandalı araba, kendimize ise "yaşayamadığımız çocukluğumuzdan bir hatıra" alıyoruz. 1 liraya.