(Varlık Felsefesi dersi kapsamında yazılmıştır.)
Her şeyden şüphe ediyorum. Şüphe etmediğimden de şüphe ediyorum. Şüphe etmeyeceğim bir şey varsa şayet o da yine şüphe ediyor olduğumdur.
Şüphe ediyorum. O halde bir zihnimin olduğunu da söyleyebilirim. Eğer şüphe ettiğim su götürmez bir gerçekse, ki öyle, bu durumda şüphe eden bir zihnimin olması da bir o kadar gerçek.
Bir zihnim var. O halde düşünüyorum. Şüphe ediyor olmam bir zihnimin olması gerektiğini kaçınılmaz kıldığı gibi, zihnimin olması da düşünüyor olmamı garanti eder.
Bir zihnim var ve bununla düşünebiliyorum. Düşünebiliyorsam kesin olarak var olduğumu da söyleyebilirim.
Düşünüyorum. Öyleyse varım.
René Descartes Aydınlanma felsefesinin babası, felsefe tarihinin de en büyük filozoflarından biri. Onun felsefesi, Avrupa’nın küllerinden doğmaya başladığı döneme denk gelir. Belki rastlantısal olarak filozofun ismi de bu döneme işaret eder. John Cottingham Descartes kitabına şöyle başlar: “René Descartes’ın ismi Modern Çağın doğuşuyla eşanlamlıdır.”1
Descartes felsefede devrim yapmıştır. Kendi adıyla anılan Kartezyen Devrim. O yepyeni bir yöntem geliştirir. Felsefeyi Ortaçağ karanlığından çıkarır. Teolojiden koparıp insan aklına dayandırmaya çalışır. Rasyonalisttir. Aynı zamanda büyük bir fizikçi ve matematikçidir. Analitik geometrinin de kurucusudur.
Descartes tamamen yeni olan yöntemini geliştirirken otoritelere bağlılığı da ortadan kaldırır, kendisinden önce söylenenlerin üzerine bir örtü çeker. Bunu başarabilmek de şüphesiz basit bir olay değildir. Toplumların alışageldikleri kuralları bir kalemde silmek ve yanlış olduklarını onlara anlatmak oldukça zordur. O nedenle Descartes, felsefesini geliştirirken zorluklarla da karşılaşmış, eleştirilere maruz kalmıştır.
...
Bu makalenin devamını okumak istiyorsanız yazarla iletişim kurunuz.