31 Ekim 2017

Güz

Ekimi bitirmişiz. İyi mi etmişiz, kötü mü, bilmiyorum. Bir yerden sonra insan olaylara ve olgulara yetişemiyor, neyi iyi, neyi kötü yaptığını etraflıca düşünüp değerlendirmekten kaçınıyor. Varsın kaçınsın, ne çıkar.

Elma ağacının sararmış yaprakları dökülünce ağaçlarının altına serilmiş yuvarlak bir halıya benziyorlar. Ne kadar güzel duruyorlar öyle. Bir saksağan da gelip konmuş üstlerine, sanırsın ağacın komşusu, oturmaya gelmiş. Bir nevi öyle değil mi zaten.

Güz ne güzel bir mevsimdir öyle!..

30 Ekim 2017

Çürümüş

çürümüş çürümemiş bütün tahtaları kim yakar
yerli yersiz kim bakar dolunaya durmadan
kim kullanır siyasal partiler yelpazesini yaz sıcağında
kimin sağında karaciğeri solunda yüreği var
kimdir eskimolarla üşüyüp zencilerle terleyen
kim ha

havuza girildiğinde su sıcaktı daha
eskiden çok eskiden bir eski kaplıcada
sandalyeleri yaz boyu bahçede unutulmuş
kurnaları kara palmiyeleri cılız
bir kaplıca şöyle avuç içi kadar
bornozları kirli garsonları yalnız
herkesi bir ücret olarak belirleyen tarifesiyle
oda kapılarının arkasında sorulan
nedir kimdir umutlandıran kişiyi
kimin hakkı var buna
belki iri bir çakıltaşı bahçede
iyi yürekli bir yaşlının düşünden arta kalan

şimdi caddelerdeyiz ya da alanlarda
çoluk çocukmuş arkadaşmış
masanın üstünde zeytin çekirdeği dolu bir tabak
yanında sıkılmış bir limon
görkemli bir taze yarım ekmek
gittiğin her yere taşıdın bunları
şimdi kim ne yapacak ha
bütün hüznün elinde kaldı devredemedin
paylaşamadın bile otobüs yolcularıyla

bütün tahtaları yaktım çürümüş çürümemiş
kokusu iyiydi gümüş kolyeleri aydınlattı ışığı
ne güzel ışıktı ama
kimse görmedi bir insanın böyle öldüğünü
biri bir dağda kendi öldüğünden bu yana

Turgut Uyar
Sayfa başına git