Adam karısına dert yandı: Karıcığım, biliyorsun ekonomik durumumuz iyi değil, yemek yapmayı öğrensen de aşçıyı işten çıkarsak. Tasarruf etmiş oluruz, kötü mü!
Karısı cevap verdi: Fena olmaz aslında. Ama sen de sevişmeyi öğrensen de şoförle bahçıvanı da çıkarsak!
14 Ekim 2010
12 Ekim 2010
Yazar
Üç beş gün önce gazetede 2010 Nobel Edebiyat Ödülü'nün Mario Vargas Llosa'ya verildiğini okuyunca içimden kısaca gülümsedim. Zira bundan iki yıl önce ondan pek hoşuma giden kısa bir alıntı yayımlamıştım burada.
"Edebiyatın birçokları için pek bir anlam taşımadığı, varlığını handiyse bir yeraltı etkinliği gibi toplumun uç boylarında sürdürdüğü ülkelerde böylesi duygulara kapılmak çoğu kez genç insanların heveslerini kursaklarında bırakır." Ne yazık ki Türkiye de bu tür ülkelerden biri...
Llosa'nın o zamanlar belli ki ziyadesiyle merak ettiği "nasıl yazar olunur?" sorusunun cevabı şimdi daha kolay verilebilir sanırım. Karamsar duygulara kapılan genç bir meraklı şimdi Nobel Edebiyat Ödülü alıyor. Demek ki insan başkalarına sorarak değil, ne olursa olsun hiçbir şeyin hevesini kursağında bırakmasına izin vermeyerek de nasıl yazar olunabileceğini gösterebilir. Sizce?
11 Ekim 2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)