2 Mayıs 2010

Ölümle yaşam arasında

Blog arkadaşlarımızdan Buğdaytanesi'nin birkaç ay önce kaybettiği annesi üzerine geçenlerde yazdığı yazı doğrusu çok duygusaldı. Okuyunca bir taraftan ölümün aslında sanıldığı/göründüğü kadar soğuk ya da korkunç bir şey olmadığını düşündüm, bir taraftan da gerçeklerden kaçınmanın imkansızlığını bir kez daha fark ettim. Ama en çok da çaresizliğin insanı ne denli kötü bir duruma soktuğunu düşündüm.

Yazıyı okuyunca bu konuda okuduklarım, izlediklerim de hatırıma geldi. Zeki Demirkubuz'un, Albert Camus'nün Yabancı'sından esinlenerek çektiği Yazgı filminin kahramanı, beraber yaşadığı annesi ölünce hiçbir tepki göstermeden öylece kalakalıyordu. Ölüm karşısındaki şaşkınlıktan değil, bilakis kayıtsızlıktan. Ölüm geldiğinde yapabilecek hiçbir şeyin olmadığını gösteren önemli bir örnek.

Usta Sait Faik'in Semaver'indeki ölüm, deyim yerindeyse klasikleşti artık. Kahramanımız ancak annesi öldüğü zaman yüzleşiyor o acı/tatlı gerçekle. Sabah uyandığında annesini ölmüş buluyor. Ne acı... Acı ama sanıldığı gibi korkunç değil. "... Sonra ölüye baktı. Hiç de korkunç değildi." Galiba yaşam neyse, ölüm de o. Gece ile gündüz gibi...

Mehmet Çerezcioğlu'nun kızı Burçak 16 yaşında lösemiden ölünce, onun günlüklerini derleyerek hazırladığı Mavi Saçlı Kız'da geçen şu sözler de fazlasıyla hüzün verici:

Sabahları 
hasta uyanmanı istiyorum
Hastaysan eğer,
yaşıyorsun demektir.


Kim en yakınlarından birinin sabahları hasta uyanmasını ister? Bir baba düşünün, her gece kızının hayatta kalıp kalmayacağı tedirginliğiyle (belki çaresizliğiyle demek daha doğru) yatıyor, sabah uyandığında hasta yatağında yaşadığını görünce içi sevinçle doluyor.

Çaresizlik, tüm dehşet vericiliğiyle elini kolunu bağladığında insanın... asıl o zaman korkunçlaşır herbirşey. Korkuç olan ölüm değil a doslar, çaresizlik.

3 yorum:

  1. Çok sağol paylaşım için. Benim için Buğdaytanesinin yazısının ne kadar anlamlı olduğunu tahmn edemezsin. Teşekkür ederim.

    YanıtlaSil
  2. Çok sarsıcı bir yazı.
    Belki bizi kendimize getirir.
    Teşekkürler.

    YanıtlaSil
  3. Sevgili Çağan,uzun zamandır okuyup yazamıyordum geçen hızlı zaman yüzünden.Bugün sitene girip kaçırdıklarımı okuyayım derken bu yazıyla karşılaştım.Çok teşekkür ederim paylaşımımı paylaştığın için.
    Ayrıca değindiğin kitaplarda sadece Mavi Saçlı Kız olanını okumuştum,diğerleri mutlaka öz atmam gerekenler listesine girecek.Yaşananların farklı cümlelerdeki duruşunu da merak ediyorum açıkçası.
    Ve yüerğine sağlık ne güzel söyledin,kokunç olan ölüm değil çaresizlik...Gerçekten de öyle.

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git