14 Ocak 2019

Bu Yolculuğa Çıkan Bizler

Üç yıl boyunca
Hiç durmadan haberciyi bekledik
—Yorgo Seferis



Grigorya Çili köyümüzün en güzel kızıydı. Hiç kuşkusuz öyleydi.
***
Köye taşındıkları günü an be an hatırlıyorum. Zaten nasıl unutulabilir? Sabahın öğleye evrileceği bir saatte köyün hepi topu üç beş çocuğu; akranlarım, arkadaşlarım, hatta ablam ortalığı birden şenlik yerine çevirmişlerdi. Çocuklardan biri köye yeni bir ailenin taşındığını öğrenmiş, bunu da hemen öteki çocuklara ve ardı sıra bütün köye yetiştirmek için tabanları yağlamıştı. Haberi duyduğumda taş duvarlı evimizin oturmaya epey elverişli penceresine kurulmuş, taa uzaklardan görünen denizi izliyordum. Sıcak –ama her anlamda sıcak– bir bahar günüydü. Ağaçlar henüz adamakıllı yapraklanmadıklarından kışın hiç çıkıp oturamadığım pencereden şimdi denizi doyasıya izleyebiliyordum. Ne büyük bir zevkti bu bana. İşte Grigorya Çili'lerin evi böyle bir günde gelmişti köyümüze. Komşulardan birinin küçük ama küçüklüğüyle büsbütün orantısız bir merakı olan kızı Leyla gelenlerin kaç kişi olduklarını, neye benzediklerini hemencecik öğrenmişti. Gözüme ilişir ilişmez bağırarak yanıma çağırmıştım. Bu kız merakını etrafına da sıçratan türden biriydi. Büyük bir hevesle yanıma koşmaya başlamıştı, zira meraklı olduğu kadar görüp bildiklerini insanlara anlatmaya da can atardı. Gelip pencerenin dibinde durmuştu. Leyla bu ya, ilk söylediği şey, "Kızın adı Grigorya," olmuştu. Evet, gelen ailenin Grigorya adında bir kızları olduğu apaçıktı. Ardından sürdürmüştü Leyla: "Galiba senden iki yaş büyük."

Grigorya Çili köyümüze taşındığında ben on dört yaşındaydım. Denizi izlemeyi belki de en sevdiğim yaşımdı bu. Ama yakından hiç deniz görmemiş, suyunda ıslanmamıştım. Bir denize olan bunca sevgim, kim bilir, belki onu uzaktan görüyor oluşumdandı. Nitekim bir denizi uzaktan sevebiliyor olmak da başlı başına bir şenliktir.

Grigorya Çili'lerin evini taşıyan kamyonetin okulun önünde beklediğini söylemişti çocuklar. Merakıma artık dayanamayarak çıkıp okulun önüne yollanıyordum ki kamyonet görünmüş ve inanır mısınız, gelip evimizin az ötesindeki Boş Ev'in önünde durmuştu. Anlaşılmıştı ki yeni aile bu evde yaşayacaktı. Komşumuz olacaklardı. 

Grigorya Çili'nin babası köyümüze Ege Denizi'nden gelen bir öğretmendi. Böyle söylenirdi. Onların denizin içinden çıkıp geldiğini sanırdım. Denizden gelip Boş Ev'e yerleşen bir aile. Orası, annemin anlattığına göre, ben daha doğmadan boşalmış, sahipleri kapısına kilit vurup uzak bir memlekete göçmüş bir evdi. Duvarla çevrili küçük bahçesinin kapısı da kendi kapısı gibi hep kilitli bir boş ev. İşte şimdi nihayet Ege Denizi'nden gelen bir aile yerleşecek ve o artık boş ev olmaktan çıkacaktı. Belki biz çocuklar yazın artık duvarının üstünden atlayıp eriklerinden yiyemeyecektik fakat bu küçük, sessiz köyümüze yeni bir ailenin taşınmış olması, üstelik de bize kapı komşusu olması benim gözümde her şeye değmişti. Ben ancak onlar geldiklerinde Boş Ev'in anahtarının bizde olduğunu öğrenmiş, bundan, nasıl denir, büyük bir pişmanlık duymuştum. Madem bizdeydi, bugüne kadar neden içini bir kez olsun görmemiştim. Hemen babamı çağırmışlar, o da gelip eski bavulundaki bir sandukadan anahtarları çıkarmış, ilkin bahçenin, ardından da evin kapısını bizzat açmıştı. Köyün kadınlarıysa hep birlikte işe koyulmuş, akşama değin evi temizlemeye girişmişlerdi.

Devam edecek...

2 yorum:

  1. Güzel olanı asla unutmayız.. Devamını bekliyoruz

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Sibel hanım. Teşekkür ederim. Devamı gelecek. Selamlar...

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git