Önceki yıllar: 2021, 2020, 2019, 2018, 2017, 2016, 2015, 2014. |
31 Aralık 2021
25 Aralık 2021
Atkı
O gün yakalı bir kıyafet giymiştim ve hava da adlı adınca soğuk olduğundan atkımı da bağlamıştım elbet. Gelgelelim kıyafetimin yakalı oluşu atkıyla da birleşince rahatsız ediyordu yürürken. Gün dediğime bakmayın tabii, düpedüz akşamdı. Öylecene, arada bir elimi atıp boynumu rahatlatmaya çalışarak geçirmiştim geceyi eve gelene kadar. Ertesi günü gene atkıyı bağlamakla birlikte, bir atkıyla beraber giyilebilecek en rahat kıyafeti giyip çıktım. Gelgelelim hava atkılık bir hava değildi, sıcak bile sayılabilirdi. Çıkardım boynumdakini. Elinde bir atkıyla dolaşmanın ne denli sıkıcı olacağını herhalde herkes bilir. Sırt çantası yerine de yandan askılı bilgisayar çantası almıştım ve işte, bir bilgisayar çantasına bir atkı sığdırmaya çalışmanın da gene ne denli sıkıcı olacağını herkes bilir. Üstelik de bu atkı elle örülmüş kalınca bir atkıysa. Elimde taşımayacaktım haliyle, çantanın kulplarından geçirdim, ortaladım ki düşmesin. Fakat bu kez de yürüdükçe atkı bir yana doğru kayıyor, düşecek gibi oluyor, ben de tekrar düzeltiyordum. İkide bir de bakıyordum, düşüyor mu diye. Bir yandan da, akşama hava nasılsa soğur, bağlayıp da eve dönerim, diye avutuyordum kendimi.
Biz insanoğlu ve insankızlarının bütün hayatı böyle geçiyor işte. İstediklerimiz olmadığı gibi, istemediklerimiz de oluveriyorlar. Zaman zaman da kimilerimiz avunuyor. Avunmak deyip geçmemek lazım, diyenler de az değil tabii, vardır bir bildikleri. İyi hoş da hayat büsbütün çekilmez mi yani, hiç mi yerine gelmez isteklerimiz? Gelir elbet, öbür türlü yaşanır mıydı yoksa?
Metrobüsle geçerken köprü trafiğine takılıp da yavaşlayınca insanın aklına türlü türlü düşünce geliyor doğrusu. Bugün de eskilerde televizyonlardan, gazetelerden gördüğümüz intihar girişimleri geldi aklıma. İntihara niyetli biri neden Boğaz'a atlar diye meraklandım. Onca yüksek bina varken suya atlamanın anlamı nedir? Neyse, zaten millet ölmüş, bir de ölümden söz etmeyelim şimdi. İntihar demişken aklıma geldi, Azrail'i Beklerken hâlâ en sevdiğim filmler arasındadır. Bir İntihar Efsanesi'ni ise büyük bir hevesle elime almış, üstelik okuyup bitirmiş ama hiç sevmemiştim.
***
Hayat kısa mıdır uzun mu? İnsanın ömründe bir kez dahi olsa bu soruyu ciddi bir şekilde kendine sorması gerekir. Ben sormuş muyumdur? Sormasına sormuşumdur fakat ne derece ciddi, bilmiyorum.
Geçen hafta bu vakitte neredeysem tam olarak şu anda da oradayım. Ama bir hafta da olsa zaman geçip gitmiş, bir daha da asla geri gelmeyecek.
***
Handiyse yirmi yıldır internette bir şeyler karalıyorum. Bu blogdaki serüvenim de on beş yılını doldurdu. Başlarda her genç gibi görünmek istiyordum doğal olarak. Ne ki kimsenin pek önemsediği yoktu karaladıklarımı. Şimdiyse –sanırım şöyle bir beş yıl kadardır– hiç mi hiç üzerinde durmuyorum karalayıp çiziktirdiklerimi kimlerin gördüğünden. Fakat tuhaftır, bazen hiç ummadığım biri bloğumu takip ettiğini söylüyor. Kim bilir, hayatta hiç ummadığımız daha neler neler oluyordur da haberimiz bile olmuyor.
Son hesaplaşmada hayat ilginç bir trene benziyor arkadaşlar. Mutlu yıllar...
8 Aralık 2021
Çılgın-Hüzünlü
anasız bir tay gibi coşkun ve hüzünlü
akşamın dinginliğini otluyordu o zaman
hüznünü ve çılgınlığını elmanın
gözünü yumsan ağzında duyarsın
çünkü kar yağıyor
çılgın hüzünlü
işte her şey nasıl haince karıştırılmış
kirli çamaşırlarla sabunlar ayrı semtlerde
saatin sonunda meydan
suyun sonu ilerde
böyle yaşamak zordur elbet anlıyorum
çılgın ve hüzünlü
yaşanmış mı temmuzda mı belli değil
çılgın ya da hüzünlü
kıpkırmızı bir duygu olarak
doğudan batıya bir güz halinde
çılgın ve hüzünlü
kahırçeker mekkâri katırları gibi
onlar ki hiçbir şeyleri yok
korkunca çılgın sevinince hüzünlü