1 Ocak 2009

Yeni bir yıl

2008 de diğerleri gibi bir hışımla geldi geçti. Tabii, kimilerine göre çok ağır da geçmiş olabilir. Artık hangi hızla geçtiyse geçti.

Yeni yılla ilgili kişisel fikrimi sorarsanız, pek de bir şey ifade etmiyor derim. Sadece 2009 için de geçerli değil bu. Herhangi bir yeni yıl için genel anlamdaki fikrim bu. O kadar önemli bir nedeni de yok. Bunun benim için bir ifadesinin olmadığını fark ettiğim zaman kendime nedenini sordum, cevabı bulmam zor olmadı. Değişen ne? Hiçbir şey. Aslında hiçbir şey değil, tek bir şey. Evet, yeni yılla beraber tek bir şey değişiyor. O da takvim. Siz de isterseniz sorun kendinize, şayet yeni yılla beraber hayatınızda masanızdaki takvimden başka bir şey değişiyorsa lütfen benimle de paylaşın.

Bir arkadaşımla bunu konuşurken, "İyi ama her yeni yıl biraz daha yaşlandığımızı fark ediyoruz. Eğer dediğin gibi hiç bir şey değişmiyorsa, o zaman yaşlılık niye? Bazı şeyler neden eskiyor?" yollu sorular sordu. Dikkat çekmek istediğim bir şey var. Zaman kavramı elbette ki mutlak bir kavram. Çoğu filozof bunu tartıştı da zaten. Ben burada zamanı değil, yeni yılı tartışıyorum.
İnsan elbette yaşlanıyor. Ama insan her geçen an zaten yaşlanmıyor mu? Misal, 18 Haziranda 17 Hazirana göre yaşlanmış olmuyor muyuz? Kısacası, iddiamı yenileyerek söyleyecek olursam, yeni bir yılın gelmesiyle değişen tek şey takvimler. Hem zaten bütün insanlık aynı takvimi kullanmıyor da. Dolayısıyla dün bir bakıma bütün dünya yeni yıla girmedi.

Bu konuda hep verdiğim bir Mario örneği var. Yeri gelmişken burada da vereyim. Kiminiz belki çokça oynamışsınızdır, Mario diye bir bilgisayar oyunu var. Başlıca üç aşamadan oluşur. Mario'yu, önünüze çıkan tüm engelleri atlatmayı başararak belli bir süre yürüttükten sonra o aşamanın sonuna gelmiş olursunuz. Ondan sonra başka bir mekâna geçersiniz ve her şey yeniden başlar. İşte insanlar yeni yıla da bu gözle bakıyorlar. Sanki her şey bir anda değişiverecekmiş de yepyeni bir zamanda, yepyeni bir mekânda hayata devam edeceklermiş gibi bir ruh haline bürünüyorlar. Bense bunun böyle olmadığını savunuyorum. Yeni yıl, normal seyrinde devam eden yaşamın, üzerinde yer aldığı düzleme çizilen bir bölümleme çizgisi olabilir ancak. Ve bu çizgi de ancak görsel bir öğe görevi görür. Yani hayatın akışını değiştirmez veya engellemez.

Şöyle bir soru da doğuyor ister istemez. Milyonlarca, hatta milyarlarca insan neden bu kadar coşkulu bir biçimde kutluyor yeni yılın gelişini. Bu bile bir değişimin göstergesi değil midir? Bana göre bunun da bir tek nedeni var. İnsanlar bunu bilinçaltlarını bir biçimde boşaltmak amaçlı bir bahane olarak değerlendiriyorlar. Freud'un da zamanında isabet ettiği gibi, insan bilinçaltında o kadar çok şey taşıyor ki, onu zaman zaman boşaltmak kaçınılmaz bir ihtiyaç haline geliyor. Bilgisayara format atmak gibi bir şey bu. İnsanın kendine de format atması gerekiyor. Hiç olmazsa yılda iki kez. Ben bu ihtiyacımı karşılamak için yeni yılın gelişini değil, Fenerbahçe-Galatasaray maçlarını kullanıyorum. Hele Fenerbahçe iyi oynuyor ve kazanıyorsa inanılmaz derecede deşarj oluyorum. Şükür ki geride bıraktığımız ilkyarıda da Fener yendi. İkincisine Allah kerim...

Benim için bir anlamı olmasa da hepinizin yeni yılını en içten (klasik) duygularımla kutlarım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git