Bir varmış bir yokmuş.
Günlerden bir gün bir yarışma duyurusu yapılmış: "Köpek Konuşturma Yarışması". Katılımcılara birer köpek verilecek, onlar da belli bir hazırlık süresi sonunda köpekleri jüri ve halkın önünde konuşturacaklarmış.
Yarışmaya iki kişi başvurmuş. Biri Türk Ramo, biri de Kürt Sülo. Her birine birer köpek verilmiş. Onlar da köpeklerini alıp üç ay sonra şehir meydanında düzenlenecek olan yarışma törenine hazırlanmak üzere evlerinin yolunu tutmuşlar ve hiç vakit kaybetmeden eğitime başlamışlar.
Türk Ramo yememiş içmemiş köpeğe yedirmiş. Divanlarda, döşeklerde yatırmış. Yağla balla beslemiş. Önünde bir kuş sütü eksikmiş köpeğin. Bütün bunlar konuşması içinmiş tabii ama nafile. Köpek bu, konuşur mu?
Beri tarafta bizim Kürt Sülo köpeğin önüne bir parça kuru ekmek atarken bile on defa düşünüyormuş. İki ay içinde zavallı hayvan bir deri bir kemik kalmış.
Ve nihayet büyük gün gelmiş çatmış. Halk büyük bir heyecan içinde meydanı tıklım tıklım doldurmuş, bekliyormuş. Yarışma saati gelince heyecan doruğa ulaşmış. İlk olarak Türk Ramo çıkmış sahneye. Bakmışlar kocaman bir köpek, o kadar semirmiş ki yürüyemiyor. Başlamış Ramo köpekle konuşmaya ama köpekte ne bir ses ne bir seda. Uğraşmış, yalvarmış, "ne olur, tek bir kelime olsun konuş," demiş ama ne çare. Ne yapıp ettiyse köpeği konuşturamamış ve çaresiz, ensesini kaşıya kaşıya inmiş sahneden.
Sıra Kürt Sülo'ya gelmiş. Sülo'yla köpeği çıkmışlar sahneye. Bakmışlar o kadar cılız bir köpek ki üflesen düşecek. Sülo elini cebine atıp bir mendil çıkarmış. Herkes nefesini tutmuş, büyük bir merakla yapacağı şeyi beklemiş. Bağlanmış olan mendilini çözmüş Sülo, içinden bir şey alıp ağzına atmış. Bunu gören köpek derhal Sülo'nun ayaklarına atılmış: "Allah'ını seversen Sülo, bana da bir parça et ver!"
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.