Güven Park'ta oturmuş müzik dinliyordum. Demin ötede, heykellerin orada eğleşip duran üç köpek gelip yanımdan geçti. Az sonra biri dönüp geldi, “Yanınızda oturabilir miyim?” diye sordu. “Elbette,” dedim. Şaşırdım, “Siz konuşmayı nereden öğrendiniz Sayın Köpek?” diye sordum hemen. “Ben burada doğdum ve burada yaşıyorum, bütün yaşamım bu kalabalığın içinde geçti,” diyerek Kızılay Meydanı'nın o bilindik kalabalığını burnuyla işaret ettikten sonra sürdürdü: “her gün bunca insanla bir arada yaşarken insan dilini öğrenmek de zor olmadı haliyle.”
Konuşan hayvan görmüşlüğüm vardı elbette fakat konuşan bir köpek görmek beni epey bir şaşırtmıştı doğrusu. Esasında beni şaşırtan konuşması değil, oturaklı, eli ayağı düzgün bir hale tavra sahip olmasıydı. Arkadaşları gelip onu çağırıncaya dek bir saat kadar konuştuk. Köpekler âlemiyle ilgili merak ettiğim konuları, o an aklıma gelenleri hep sordum, o da sağ olsun tamamına yanıt vermeye çalıştı. Onun da bana sordukları oldu tabii. Pek meraklı bir köpekti doğrusu.
Konuşup ettiklerimizi şimdi uzun uzadıya anlatamayacağım, bir gün yazarım, fakat şimdilik şunu söyleyeyim. Konuşmamızın sonlarına doğru, “Aşağılık insanların neden 'köpek' diye nitelendirildiğini anlayamıyorum, ayrıca buna alınıyorum da,” dedi. Buna ne cevap vereceğimi bilemedim. “Haklısınız,” diyebildim sadece. Ne diyebilirdim ki? Böylesine iyi, efendi, ağırbaşlı bir köpeğin bu sorusuna nasıl bir cevap verilebilirdi ki? Bir kez daha “Haklısınız,” dedikten sonra yalnız (!) olmadığını göstermek için, “Yalnızca siz köpeklere mi?.. İnsanlar eşeğin, ayının, öküzün ve daha birçok hayvanın adına da böyle hakaret ediyorlar,” diye sürdürdüm. Beklediğim gibi pek de tatmin olmadı bu dediklerimden. Gülümseyerek başını salladı sadece. Konuşmamızın sonunda, “Sizinle tekrar sohbet etmek isterim,” dedi. “Tabii ki,” dedim ben de, “sık sık buralara gelirim. Siz de zaten hep buradaymışsınız.” Ön ayağını uzattı, tokalaştık. O arkadaşlarının yanına gitti, bense kalkıp metroya doğru yürüdüm.
Trende okumak için kitabımı çıkardım ama ne çare, okuyamadım. Köpeğin söylediklerini düşünüp durdum. Hakikaten, seve seve en aşağı düzeylere inen, alçalmayı kendine yaşam biçimi belleyen insan sayısının köpek sayısını kat be kat geçtiği bir çağda bile “köpek” sözcüğünün bir hakaret sıfatı olarak kullanılması hiç de hakkaniyetli durmuyordu.
Çok güzel bir ifade tarzınız var. Seçtiğiniz konular da öyle. Zevkle takip ediliyorsunuz. Sayın Köpek'in adını sorsaydınız bir de :)
YanıtlaSilÇok teşekkür ederim Osman Hocam. Adını nedense sormayı unutmuşum. :)
SilSağlıkla kalınız...
Kadini asagilayan kufurlerden vazgectim. Bundan da vazgecebilirim. Ozellikle kopek seven biri olarak.
YanıtlaSilInsan yapimi bir nesneyi yerine koyabiliriz. Mavnaci!
Keşke her şey kendini aşağılayan küfürlerden ibaret olsaydı Jardzy. Onlar çok masum kalıyor doğrusu.
SilBen de kazma'yı çok kullanırım.
Selamlar...
Yine güzel bir yazı olmuş yeğen..
YanıtlaSilTeşekkürler Yağmur. Selamlar...
SilÇenko fenko konulu bir yazı bekliyorum....
YanıtlaSilVay canına, kimler gelmiş. Çenkofenkogiller'in sayın başkanı, hoş geldiniz. :))
Sil