2 Nisan 2019

Çarık

İlhan Berk'in Çarık şiirini ilk okuyuşum on beş yıl kadar önceydi.
Hocalardan biri okumuş, çok beğenmiş, bizimle de paylaşmıştı. 
Okuyunca ben de çok sevmiştim. Hâlen de severim.
Bir çarığın gözünden ve dilinden bir toplumun tarihini anlatır.


Çarık

Bir sabah vaktiydi dünyada
Dünyada tıs yoktu
Yollar daha uyanmamıştı
Bazı evlerin ışıkları yanıyordu
Bazı evler karanlıktı

Ankara’yı ilk
Bir sabaha karşı gördüm
Baktım uzun uzun çarşılardı
Çarşılardı dolup dolup boşalan 
Ne el erer
Ne göz değerdi
Kadınlar geçiyordu
Çocuklar geçiyordu
Bir çocuk durmuş
Bir elma koçanını kemiriyordu
Önümüze ilk çıkan adama
Tutup güldük
         Alman mı
         Dedik
         Kaça
         Dedi
         Beş
         Dedik

Adam bir bize bir yağa baktı
         Daha
         Daha ne diyeyim ki
Bakır kap dile geldi
         Halis inek yağı
Yağın ruhu
Yedi göbek soyunu sıraladı
Yağın kendisi
Bir utandı bir utandı
Sonra hep birden
         Vallâ
         Dedik
         Billâ
         Dedik
         Nafile
Tutup ikinci adama yanaştık
Aynı dilleri döktük
Aynı dereden
Aynı suyu getirdik
Gelmez ya
İşte

Birinci macera İsa Çavuş
İsa Çavuş’un ayağında
Ne dar
Ne boldum
Ben ancak onuncunun ayağında
Kopçayı koyverdim
Bir ayağı vardı herifin
Açılır açılırdım da
Yine sığmazdı
Şimdi hatırlıyorum da
Ev sıcaktı
Sofrada tarhana vardı
Başında yedi kişi vardı
Yedisinin de yüreği
Pırıl pırıldı
Pencereden dışarıya baktım
Otuz hane bir köydü
Karıncalı dedikleri
Yol geçiyordu
Yolun üstünden adamlar geçiyordu
Baktım lambaları isli isliydi
Çocukların gözleri isli isliydi
Sonra akşam oldu
Yattık
Geceyi dinledim
Korkunç bir yalnızlıktı
İlk duvarlar dile geldi
         Hoş geldin
         Hoş bulduk
Sonra dünya kararıverdi
Ben baktım

Sabahtı
Köy odasındaydım
Baktım on kişiydi
Onu da düşünüyordu
Üstleri çıplaktı
Ayakları çıplaktı
Gece düğündeydim
Dünya hiç de sandığım kadar karanlık değildi
Türküsü vardı bir kere
Kilimi vardı
Rakısı vardı
Narası vardı
Üç gün hep İsa Çavuş’un ayağında gittim geldim
Bir akşamdı
Daha gazımızı yakmamıştık
Daha birimiz yatmamıştı
Baktım biri çıkageldi
         Yarın dedi
         Şehre varacam
         Ölmez sağ olursak 
         Öbür gün burdayım
Sonra gözleri bana kaydı
Bakıştık

Dünya sandığım kadar aydınlık değildi
Sabahtı, adam 
         Kapa gözlerini dedi
         Kapadım
         Aç gözünü
         Açtım
         Ne görüyorsun
         Koca bir bedesten, bedestende insanlar
         Tamam
Herifin önüne tutup serdiğimiz
Bir Kürt-kilimiydi
Maviler gökyüzünde
Sarılar buğdaya çalıyordu
Önümüzden adamlar geçiyordu
Önümüzden adamlar geçerken
Dünya hiç fena değildi
Hem üzülecek ne vardı
Biri çıkar İsa Çavuş’un
Pabucunu isteyebilirdi
Çarığını isteyebilirdi
Olur muydu bu
Olurdu
Sonra tutar ceketini isteyebilirdi
Olur muydu
Olurdu ya
Hem niye gelmiştik dünyaya
Sevmeye değil mi
Bunda dünyayı kötüleyecek ne vardı
Ben de öyle dedim

Efendim
Yedincinin ayağında
Gidip durduğumuz şehir
Niğde idi
Al bizimkini
Vur ona
Bu defakinin elinde yumurta vardı
Bizimki bakkala
         Alan mı
Yumurtalar
         Tazeyiz
Bütün Karıncalı’nın tavukları
         Gık gık gıdak dedi
Herifin eli sıcaktı
Yumurtacık dünyayı sevdi
Bizimkinin elinden
Tutup herifin eline kaydı
Sonra gidip öbür yumurtaların yanına durdu
Baktık rahattı
Çıktık

Sonuncu macera
Bir oğul bir kız bir ana
Sonra iki cılız eşek
Ben oğulun ayağındayım
Ana önde kız arkada
Oğul iki eşeğin arasında
Kirli bir çaputun üstünde
Yol uzun gök uzun
Arkadaki eşek yoruldukça
Oğulun ayaklarını yalıyordu
Yani beni yalıyordu yoruldukça
Dağlardan gittik
Derelerden gittik
Gündüz gittik gece gittik
Önce kızın ayağı kanadı
Bir bana bir kanayan ayağına baktı
Sonra dönüp dönüp ayağına baktı
Kız çıkarıp ağasının ayağından
Beni ayağına taktı
Bir gece bir gündüz de
Böyle gittik
Bir sabaha karşı ana baktı ayaklarına
Tabanları kan içindeydi
Ben baktım ananın ayağındayım

Bir gece bir gündüz
Bu defa da böyle gittik
Bir koca kapının önünde durduk
Ben tekrar oğulun ayağındaydım
Hava soğumuştu
Dünyada üçüncü defadır ki
Horozlar ötüyordu
Belli sabah oluyordu
Uzakta Alidağ
Uzakta Nezirağa sırtları
Uyanıyordu
Daha elimiz kapıya uzanmamıştı ki
Daha kapılar açılmamıştı ki
Oğul ruhunu teslim etti
Kurtulduk

Ama yollar bitmemişti
Yollar yine o yollardı
Bu defaki yollar
Yokuş yukarıydı
Ondan sonradır ki
Yerim ilk defa raflardan
Ev halkının ayağıydı
Çoluk giydi artık
Çocuk giydi
Ama daha üç defa Ankara’ya gittim
Ama çoluğun ayağında gittim
Ama çocuğun ayağında gittim
Senin anlayacağın
Bütün Karıncalı’nın ayağında gittim
Akşamlar oldu sonra
Sabahlar oldu dünyada
Dünyaya bir karanlık havalar geldi
Bir karanlık havalar gitti
Ama yine de kardeşler ben
Ben bu dünya kötüdür diyemem

İlhan Berk

4 yorum:

  1. Harika bir şiir, paylaşım için teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Beyaz Yakalı. Hakikaten de güzel şiir. Selamlar...

      Sil
  2. İlk defa duyduğum bir şiir. Gayet güzelmiş.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Merhaba Arif Öztürk.
      Evet, pek bilinen bir şiir değildir ve de güzeldir.
      Sevgiler...

      Sil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git