2004 yılında, takip etmekte olduğum Atlas Dergisi'nden, bir adamın küçük bir yelkenliyle dünya turuna çıkacağı haberlerini okumaya başladım. Hakan Öge adını daha öncesinden duymuş olmalıyım ancak o zamana kadar benim için Atlas ekibinin üyelerinden biriydi sadece. Dolayısıyla da üzerinde özellikle durulacak bir isim değildi. Dünya turuyla birlikte adı daha sık anılmaya başlayınca ben de kafamda kendisini bu işle özdeşleştirmeye başladım.
Mayıs 2004'e gelindiğinde artık Hakan Öge'yi tanıyordum. Ben de sabırsızlıkla bekliyordum yola çıkmasını, pardon denize açılmasını. Sanki ben de onunla gidecektim gibi geliyordu bana. Kendime yakın hissettiğim bir derginin çalışanı olduğu için olsa gerek Hakan da bana pek yabancıymış gibi gelmiyordu. Ve nihayet yola çıktı.
Hatırladığım kadarıyla Hakan bu turu üç yıldan daha kısa bir süre içinde tamamlamayı planlamıştı. Zannedersem iki yılda... Bana bu iki yıl bile uzun görünmüştü. Çünkü her ne kadar daha önce Türkiye'den dünya turu yapan bir kimse tanımıyordumsa da gazetelerden vs. yabancı denizcilerin altı ay, bir yıl gibi kısa sürelerde dünyayı dolaşabildiklerini biliyordum. Geçelim...
2004 mayısının hemen başında İstanbul'dan Mardek adlı gayet mütevazı bir yelkenliyle yola koyuldu Hakan Öge. Biz de oturup heyecanla haberleri beklemeye başladık. Aradan bir-iki-üç ay geçmeye başlayınca haberler de gelmeye başladı. Hakan artık denizdeydi. Yapıp ettiklerini de yazıp/çekip Atlas'a gönderiyordu tabii. Zaten haberleri de çoğunlukla bu yolla alıyorduk. Tabii bir de site kurdu Hakan Öge. Sitesini de dünya turu boyunca sürekli güncelledi. Hayranları ve benim gibi izleyenleri de boş durmadı bu arada, sitesine yazılar yazdı, duygu ve düşüncelerini paylaştı. Hakanın haberleri genellikle iki ay aradan sonra yayınlanıyordu Atlas'ta, yani biz Hakan'ın maceralarını okuyunca o, maceraları yaşamış olduğu yerden oldukça uzaklaşmış oluyordu. Ancak internet sitesinden nerede olduğunu harita üzerinde an be an görebiliyorduk.
Gel zaman git zaman, Hakan sularda bayağı bir yol aldı. Dünya turu zamanla rutin bir olaya dönüştü. Tabii ilk günlerin heyecanı da yerini sabırlı, sakin bir beklemeye bıraktı. Mardek Atlantik'i geçtikten sonra anladık ki bu gerçekten bir dünya turu. Şöyle böyle değil koca okyanusu geçmişti. Yanılmıyorsam Hakan ilkin Atlantik'ten Pasifik'e Panama Kanalından geçmeyi planlamıştı ya da Avrupa'dan doğruca Macellan Boğazına geçmeyi mi planlamışltı, hatırlamıyorum. Hava koşullarından olsa gerek bu planını değiştirmek zorunda kaldı. Güney Amerika'nın bütün bir doğu kıyısını kuzeyden güneye katederek Macellan Boğazına ulaştı, Dünyanın Ucundaki Fenere de gitti. Böylece Hakan'ın buraya gelmeyi çok hayal etmiş olduğunu da öğrendik.
Hakan Öge sayesinde farklı diyarlar hakkında oldukça doyurucu bilgiler de ekledik hafızamıza. 'Vay be!' diyesi geliyor insanın, nerelere gitmedi ki, nereleri yazmadı ki, nereleri çekmedi ki...
Güney Amerika'dan koptuktan bir ayı aşkın zaman sonra Pasifik'i de geçti. Sonrasında ise Güneydoğu Asyai Hint Okyanusu derken bir de baktık ki Hakan Ortadoğu sularında. Az buz değil, tam üç yıla yakın bir zamandır sulardaydı. Laf arasında, nasıl olduysa unuttum söylemeyi. Hakan dünya turunu tek başına gerçekleştirmeyi planlamıştı ama Atlantik'in ortasında Sophie adlı bir Belçikalı ile tanışıp kendisini teknesine aldı.
Geride bıraktığımız mayıs ayında Hakan Antalya'dan Türkiye'ye giriş yaptı. Dünya turu tam üç yıl sürmüştü böylece. Kendisini bu büyük olayı gerçekleştirme başarısını gösterdiğinden dolayı kutluyorum. Büyük bir hayalini hayata geçirdi Hakan. (Adama da ikide birde Hakan deyip duruyorum, benden yaklaşık yirmi yaş büyük. Ama ne yapayım tanıştığım bir yakınımmış gibi geliyor.)
Son olarak size bir itirafta bulunmak istiyorum. Benim denizle pek ilgim yoktur. Yaz sezonu geldi mi Bodrum'da, Marmaris'te, Gökova'da bol bol denize girerim o kadar. Onun dışında denizciliğe dair herhangi bir faaliyetim yok. Dalmak, surf yapmak vs. hiç beceremeyeceğim şeyler. Buna rağmen hayatımda hep dünya turu yapmak istemişimdir. Ama sadece gerçekleşmeyeceğini bildiğim bir hayal olarak... İşte Hakan dünya turundayken kendisini sürekli izleyerek biraz da olsa bu duygumu tatmin ettim galiba.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.