27 Temmuz 2011

Aşk'ın Temcit Pilavı

Beş-altı yıl önce Muriel Maufroy'un Mevlana'nın Kızı adlı bir romanını okumuştum. Güzel, akıcı bir dille yazılmıştı. Pek beğenmiştim. Yabancıların Mevlana'yı bizden daha iyi anladığı hep söylenegelir ya, galiba doğru. 

Geçen gün Idefix'ten gelen yeni çıkanlar emailini okuyunca baktım, Aşkın Kimya'sı diye yeni(!) bir kitap çıkmış. Yazarının Muriel Maufroy olduğunu görünce işkillendim. Bu kitap, başka bir yayınevi tarafından yeniden ısıtılıp önümüze getirilen o kitap değilse ben de bir şey bilmiyorum, diye geçirdim içimden. Kızın adı da Kimya ya. 

Sonra İnternete bu meseleyle ilgili bir göz attım. Kitabın İngilizce adının Rumi's Daughter olduğunu o zaman iç kapakta okumuştum zaten. Baktım İngilizcesiyle yeni basılan Türkçesinin kapakları da aynı. Anlaşılan bütün dillerdeki edisyonlarda kapağın aynı kalmasını şart koşmuşlar.

Bir kitabın farklı yayınevleri tarafından basılmasına milyon kere şahit olduk. O, yazarı, ilk yayıncıyı vs. ilgilendiren teknik bir mesele. Fakat kitapları aynı dilde farklı isimlerle yayınlamaya ne diyeceğiz? Hele de özgün adına sadık kalmayıp da bambaşka adlar türetmek de neyin nesi? Bir zorunluluk söz konusuysa bir kitap, işin ehli bir kişi tarafından özgün adının birebir karşılığı olmayan bir adla çevrilebilir bence. Bu, sinemada yıllar yılı uygulanan, artık gelenekleşmiş bir yöntem. Bakıyorsunuz, A Place in the Sun, İnsanlık Suçu; The Big Sleep, Birleşen Kalpler diye Türkçeleştiriliyor. Dedim ya, bu artık gelenek oldu. Üstelik tahmin ettiğim kadarıyla bunu da öyle her aklına esen yapmıyor. Sinema otoriteleri yapıyor. Neyse, konudan sapmayalım.

Son yıllarda çok sayıda ufak tefek yayınevi sardı ortalığı, biliyorsunuz. Dünya klasiklerini yayınlayıp duruyorlar. Çoğunun telif hakkı yok ya. Adı sanı duyulmamış çevirmenler(?) tarafından çevrilip piyasaya sürülüyorlar. Bu başka bir yazının konusu.

Son yıllarda bir de aşk-meşk kitapları furyası var biliyorsunuz. Kitabın adında o efsunlu kelime varsa çok satıyor efendim. Sakın bu da o tür bir şark kurnazlığı olmasın? Millet şimdi Aşkın Kimya'sı adlı bu kitaba hücum eder, diye düşünülmüş olması kuvvetle muhtemeldir. Haksız da sayılmazlar bir anlamda. Çünkü bu tür yayınevlerinin derdi kültür-mültür değil, ticaret. E, aşk romanları da çok satıyor. Alan razı satan razı.

Son olarak bir uyarıda bulunayım. Ülkemizde insanlar ekseriya nasıl bir aşk aradıklarını bilmezler ama çoğunluğun peşinde olduğu fiziksel aşk'tan başka bir şey değildir. Aşkın Kimya'sı okunurken bunun göz önünde bulundurulmasında fayda var.

2 yorum:

  1. Harun döktürmüşsün yine, çok haklısın. Her satırında onayladım düşüncelerini.

    YanıtlaSil
  2. Teşekkür ederim Buğdaytanesi. Sen de her zamanki gibi çok incesin.

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git