89-90 yıllarında futbol izlemeye başladım. O zamanlar Digiturk migiturk yoktu tabii. TRT'den bedava izleniyordu maçlar. Zaten TRT'den başka kanal da yoktu. Bir de radyo vardı tabii. Bakkal Cemşit Amca koyu Beşiktaşlıydı. Beşiktaş maçları oynanınca penceresini açar, radyoyu pencereye koyar ve sesini sonuna kadar açardı. Böylece kendisiyle beraber bütün bir mahalle dinlerdi maçı.
O zamanlar, futbol da çoğu şey gibi bozulmamıştı henüz. Futbolcular sakallı makallıydı. Galatasaraylı Uğur örneğin. Bir de Rıdvan. İşleri güçleri futbol oynamaktı. Başka işe burunlarını sokmazlardı.
Faul kuralı, günümüzle karşılaştırıldıkta çok farklı bir şeydi sanki. O zamanlar faul diye geçen hareketlere bugün düdük bile çalınmıyor. Biri düştü mü öteki hemen elinden tutup kaldırırdı. Bugün öyle mi? Biri birine yanlışlıkla bir çelme takmaya görsün sokak köpekleri gibi yirmi ikisi birden toplanıyorlar olay yerinde.
Sonra işler değişti. Zaman doksanlı yıllardan iki binlere doğru akarken futbol değişti de değişti. Daha bir Avrupai olmaya çalıştı. Örneğin her golden sonra elinde mikrofonuyla önde muhabir peşinde kameraman, gol atan futbolcunun yanına koşulup 'duyguları' sorulurdu. Bunun gibi amatörce adetler kalktı. Gelgeleim futbolu çağdaşlaştıracağız derken çuvalladık galiba. Hani, bize Batının ahlakı, kültürü değil bilimi, teknolojisi lazım diye hep söylenegelir ya. Ne var ki, bilimin teknolojinin dönüp yüzüne bakmaya tenezzül etmezken, "efendim bu yozlaşmış Batı kültürü bizi esir aldı" diye de hayıflanırız. Futbolda da Avrupa'yı örnek alalım derken asıl almamız gerekenleri bir kenara ittik. Sonra da kendi kafamıza göre bir sistem oturttuk. Profesyonellik diye diye çok farklı konularda 'profesyonelleştik'.
4 ya da 5 yaşlarındaydım. Yaz gelmişti. Babam bana tişört niyetine bir Fenerbahçe forması almıştı. Şimdikiler gibi öyle ahım şahım lisanslı ürünler nerdee. Atlet kumaşından yapılma, sırtında sadece numara yazan, klasik çizgili bir formaydı. Sokakta beni her gören Fenerbahçeli, Fenerbahçeli deyince hep merak ederdim ne demek bu Fenerbahçe diye. İşte öyle Fenerbahçeli oldum. O gün bugündür de başka takım tutmadım.
İşte formaların atlet kumaşından üretildiği o zamanlarda futbol gerçek anlamda joga bonitoydu. Futbol sadece futboldu yani. Kaldı ki ben bundan sadece 20-22 yıl öncesinden bahsediyorum. Siz varın bir de 40-50 yıl öncesini düşünün.
Fakat doksanlı yılların ortalarından itibaren bir şeyler hızla değişmeye başladı. Futbol asla sadece futbol değildir efsanesi Avrupa'da ne zaman doğdu bilmiyorum ama, Türkiye'ye gelişi bu tarihlerdedir. Ondan sonra da hiçbir şey eskisi gibi olmadı artık. İşin içinde büyük paralar da girince zaten, futbol, futbol olmaktan iyice çıktı.
İşte birkaç gündür gündemin birinci maddesi Futbolda Şike.
Bazı meseleler vardır ki herkes var olduğunu bilir ama hiç kimse nerede ve nasıl olduğunu bilmez. Bu da onlardan biri. Türkiye'de yediden yetmişe hepimiz futbolun kirli olduğunu bilmiyor muyduk? Bakalım bu şike operasyonuyla ne kadar kirli çamaşır ortaya dökülecek. Ne kadarı temizlenecek.
Bir Fenerbahçeli olarak, şayet Fenerbahçe'nin bir suçu, günahı, pisliği varsa derhal 1. Lige, hatta gerekiyorsa 2., 3. Lige düşürülmesine gönülden destek veriyorum. Temiz futbola en çok taraftarların ve izleyicilerin ihtiyacı var, değil mi?
Joga Bonito: Güzel Oyun
Joga Feio: Çirkin Oyun
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.