Eski zamanların birinde benim bir eşeğim vardı. Patates kabuklarını yemeyi çok severdi. Bundan ötürüydü benim yemeklerden en çok patatesi sevişim. Neylersin, eşeğini seven her gün patates yemeye katlanır. Bir ara bu söz sözlüklere girdi hatta, kendim görmedim gerçi, kulağıma geldi, Almanya'nın Kara Ormanlar bölgesinde bir sözlükte rastlamışlar, "Eşeğini seven patatesine katlanır," diye bir nadide atasözü türemiş birden bire, sonra on beş yıl geçmiş, bu söz tekrar sözlüklerden çıkmış. Böyle değil midir zaten, yalnızca Kara Ormanlar'ın değil, yalnızca Almanya'nın değil, tekmil dünyanın tarihi, kelimelerin sözlüklere girip çıkmasından ibaret değil midir? Kelimesine göre değişir elbette. Kelime var, kelime var. Bin yıllık kelime var, bir yıllık kelime var. Eşek böyle değildir ama: "Eşek var, eşek var," demek akla mantığa sığmaz. Eşek eşektir, eşeğin ayrısı gayrısı olmaz. Eşek var oldukça da eşek kelimesi duracaktır. Dünya tarihi budur işte: Eşek varsa, eşek kelimesi de vardır, o yoksa o da yoktur.
Ne diyordum, eşeğim patates kabuklarını yemeyi çok severdi. Günlerden bir gün kilere girdim, gözüme patates çuvalı takıldı. Aldım içinden birkaç tane, doğruca eşeğimin yanına gittim. Koydum önüne patatesleri, güya iştahla yiyişini izlemek üzere kurulup oturdum bir yere. Fakat ben oturana kadar eşeğim dudağını bükmüştü bile. Kabuğunu çok seven eşeğim patatesin kendisini niye sevmedi acaba? Tadına bir baksaydı hiç olmazsa. Allahallaah! Hayret!
İşte o gün anladım ki, her bir şey birilerince anlaşılmak için bir başka şeye ihtiyaç duyar. Misal, kabukla patatesin her ne kadar bir bütün gibi duruyor olsalar da aynı şey olmadıklarını anlamak için bir eşek gerekir.
O günün sonunda kendi kendime dedim ki, patatesle kabuğunun bile aynı olmadığı bu dünyada bizim yaşamak için onca debelenmemiz neden?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.