Yıllardır gözlük kullanırım, gözlük silme mendili diye bir şeyin varlığından anca bu yaz haberdar oldum. Kardeşimde varmış. Küp biçiminde küçük bir kutuda her biri kendi ambalajı içinde tek kullanımlık küçük mendiller. Emine Abla'nın verdiğiyse hepsi aynı kutunun içinde yirmi-otuz parça. Görünüşte ıslak mendilden hiçbir farkı yok. Bunlar da ıslak, fakat bizzat gözlük silmek için üretildiklerinden ıslaklık ya da iz bırakmıyorlar. Gözlüğün camına değer değmez kendiliğinden kuruyorlar.
Dün gün içinde, masadan kalkınca gözlüğümü sileyim, dedim kendime, sonra unutmuşum, öylece kalmış. Akşam hatırladım. Müziğin birbirimizi duymayı epeyce zorlaştırdığı bir kafedeydik, oturuyorduk altı-yedi kişi. Karşımdaki kızlardan biri bir ara yanındakilere ıslak mendilleri olup olmadığını soruyordu. Ben de tam o sırada gözlük mendilini çıkarmış gözlüğümü siliyordum. Kutuyu da önüme bırakmıştım. Doğrudan bana sormadığı için bir şey demek istemedim. Fakat kuşkusuz önümdeki kutuyu görmüştü kız. Ne düşündü acaba, diye merak ettim daha sonra. "Benim ıslak mendil istediğimi duymasına rağmen vermedi," diye düşünmüş olabilir.
***
Masadakilerin hepsi Aze'nin arkadaşı. İçlerinden yalnızca biriyle iki-üç kez karşılaşmışlığım var. Kızlardan biri biraz geç geldi. Kaplumbağası hastaymış ve galiba veterinere götürmüş. Bundan ötürü gelemeyecek dediler ilkin ama sonra geldi. Kaplumbağasının öldüğünü söyledi. Başın sağ olsun, dedim. Banyoda mı beslediğini sordum, galiba evet dedi, hatırlamıyorum. Su kaplumbağasıymış. Evde beslenen kaplumbağaların ne yediğini de bilmiyordum, sordum. Aslında su kaplumbağaları etçil oluyorlar, dedi. Küçük et parçaları, kıyma filan yiyorlar, diye de ekledi. Meğer yanındaymış, çantasındaymış hayvancık. Artık kalkıp evlere dağılacağımız zaman öğrendik bunu. Masadakilerden biri merak edince çıkarıp gösterdi bize. Ben büyük bir şey sanmıştım, küçücükmüş meğer. Kese gibi bir şeye koymuştu, götürüp gömecekmiş.
***
Sakarmeke kelimesini ilk duyuşumun üzerinden belki de yirmi yıl geçmiştir. Bulmacalarda karşıma çıkmışlığı çoktur. Ne var ki sakarmekenin ne menem bir kuş olduğunu bilmiyordum. Doğrusu, bilmediğimi sanıyordum. Meğer şu kafasının ön yüzünde beyaz akıtması olan kara renkli su kuşuymuş. Geçen gün akşam üzeri soğuk havada yürüyesim tuttu, çıkıp göle gittim. Asıl adı Susuz Göleti, etrafta Göksu Gölü diye biliniyor nedense. İçinde çokça sakarmeke yaşıyor. Geçen yıl da aklıma gelmişti, bunların adını bir öğreneyim demiştim, o da öylece kalmıştı. Nihayet o gün eve dönünce üstadımız Google'a "kafasının önü beyaz olan su kuşu" yazdım. Şansıma bak ki sakarmeke en üstte çıkan sayfanın başında duruyormuş. O gün yalnızca sakarmekenin hangi kuş olduğunu değil, aynı zamanda sakar kelimesinin hayvanların başının ön yüzündeki beyazlık, yani akıtma demek olduğunu da öğrendim.
Nihayet ben de ogrenmis oldum sakarmekeyi.
YanıtlaSilBravo. Bir de kuğular var. Onlar da Kuğulu Park'ta. ;))
SilKuğuları yiyebiliyor muyuz?
Sil:D
Teorik olarak evet, pratik olarak hayır. Kuğu kazın amcası çocuğu olduğuna, kaz da yenebildiğine göre kendisi de yenebilir. Gelgelelim yemek için kuğuyu nereden bulacaksın? Kuğulu Park'ta bekçiler var. :))
SilO gözlük şeysi gözlüğün çerçevesini bozuyor. Sadece camı silmek için kullanılan mendille birde çerçeveyi sileyim dersen böyle olur. Zaten ıslak mendille elini silip, sonra telefon ekranını temizleyen o da yetmeyip ayakkabıya geçen insanlar değilmiydik...
YanıtlaSil...
Kaplumbağayı gömüp gelseymiş keşke.
...
Bişey daha öğrendim.
Islak mendilin ne çok işlevi varmış, güldürdün beni Yağmur. :))
SilMerhaba, bazı insanların saçının önünde de olur o zaman saçında sakarı var denir.
YanıtlaSilSevgilerimle...
Merhaba Derin. Bunu bilmiyordum ama sakar at görmüşlüğüm çoktur. :)
SilSevgiler...