30 Haziran 2018

Ölü Timur Gökyüzüne Bakıyor

ordum kalabalıktı, ölüm kalabalık.
nereye bağlasam atımı. gök boş.
bir o kalmıştı alınacak daha
yeryüzü sınırına vardığımda.
ama gündüz mü öncedir, gece mi?
vaktimdi geniş alınlı toprak.

zaman hem ileri gidiyor, hem geriye
and olsun gecelerin çivisine.
ve her an özdeşi bir öncekinin
gökte ve yerde gizli bir şey yoktur
ve hiçbir şey hiçten daha gerçek değildi
bitecek miydi gökleri de alsam?

olanı biteni baştan başladım yaşamaya
utkuların ödülü yalnızlık, unutmam.
atımın üstünde esneyip gülümserdim
tenimi bir hüzün kaplardı kimi zaman
benimi yitirirdim acılar içinde
baştan baştan. bu ceza ne güne sürecek böyle?

sizler hepiniz su ve toprak olun
bir daha yaşamayın yaşadığınızı
ben gece doğdum gündüz diye
uyuyan çiçeği gördüm tacı kapalı
tüfeksiz bir yürek verdi bizlere tanrı
ve toprak eşittir yıldızlı göğe.

sıkıldım. sıkıyor beni bu zamansızlık.
benliğime yargılıyım sonuna kadar.
her şey olduğu gibiydi ne korkunç!
yaprağın tozuna benzer insanın tozu
ve tanrı kim olursa olsun
tomurcuklanır o, sonra da solar.

baştan baştan. özerk bir köleydim ben
bir uyur gezer gururuydum ben
tabutun içinde eksik bir ölüydüm ben
başımızı öne eğdiren tipi
çarpıp duran kapıydım ben.

gök boş. nereye bağlasam atımı?
sessizlikti benim kalabalığım
bir ölümden başka bir ölüme dek
yalnız ben isterdim ve kendim paylaşırdım
özgür insan isteğini istemekle beslenir
gök boş. nereye bağlasam atımı?

Melih Cevdet Anday

22 Haziran 2018

Yol

Yol, kendine bir yer bulamamış
kişinin özlemidir.

Kendi yerini yerleşiklikte
bulamayan kişi,
onu yolculukta arar.

***

Yeni bir yola çıkan kişi,
yolun nasıl bir olanak olduğunu anlar
— ama, ancak, yola çıktıktan sonra...

Yola çıkan kişi, yolun gerektirdiklerini
sonuna dek kabullenmek zorundadır.

Bir yeri toptan terkedip yeni bir yola çıkan
kişi, terkettiği yerdeki herşeyi —herkesi—
mutlak bir biçimde terketmiş; çıktığı yolda
rastlayacağı herşeyi —herkesi—de,
mutlak bir biçimde kabullenmiş olmalıdır
—sağlam yürümenin ilk koşuludur bu.

***

(...)
Yerleşiklikten rahatsız olan kişinin
gezginlikte aradığı, aslında,
yerleşebileceği bir yerdir: Düzenini
bozarak gezginliğe çıkan kişi, kendi
düzeninin peşine düşmüştür.

***

Ancak bir yeri terketmesi gerektiğini
anlayan kişi, bir yola çıkabilir
—ve tersi: ancak bir yola çıkması gerektiğini
anlayan kişi, bir yeri terkedebilir.

Oruç Aruoba, Yürüme.

12 Haziran 2018

Kediler

Kedi sevmek, kedinin, kendisini seven (kendisinin de sevdiği) kişi karşısındaki umursamaz bağımsızlığını baştan kabul etmek demektir. O umursamaz bağımsızlığı, sırası gelince, kendi de göstermek olanağını -çocukça bir haklılık duygusuyla- elinde tutmak demektir. Kedi, kendi canı istediği zaman gelir sokulur size; canı istemiyorsa, çağrılarınızı karşılıksız bırakır. Üç beş okşayışla mırıltılar, gırıltılar başlar, bunlar gitgide yükselir; bir birliktelik kurulmuştur. Ya siz, bir kımıltınızla, onun rahatını bozduğunuz için, ya da o, uyarım doygunluğuna erdiği için, bu birliktelik bir anda çatışma halini alabilir. Kedinin "nankörlüğü" denen, denegelen, kedinin bu "bencilliği"dir; insanca davranış kurallarından esinlenerek hayvana yakıştırdığımız bir "bencillik..." On sekizindeki bir delikanlının gücüne erişmiş altı aylık bir bebekle oynamağa kalksaydık, sonuç daha başka olmazdı ki... 
Bilge Karasu, Göçmüş Kediler Bahçesi, Metis Yay.

9 Haziran 2018

Köprü

Akşamdı. Hava kararmak üzereydi. Omzumda heybem, şehre gidiyordum. Fakat yolu bilmiyordum, çünkü ilk kez geçiyordum buralardan. İleride köprü vardı. Besbelli, şehir köprünün öte yanındaydı. Gelgelelim köprünün hemen karşı tarafından yol ikiye ayrılıyordu. Hangisinden gitmeliydim? Yanlış yola girersem birazdan havanın iyiden iyiye kararmasıyla kaybolabilirdim de. Neyse ki biraz daha yaklaşınca köprünün üzerinden karşıya geçmekte olan birinin karartısını gördüm. Sevindim haliyle. Epeyce yavaş yürüyordu, kısa boylu biriydi. Az sonra yetişecektim. Bu uzunca köprü geniş bir yatakta akan bir ırmağın üzerindeydi. Nihayet köprüye vardım, birkaç adım sonraysa seslendim: "Selamün aleyküm, dayı!" Bana döndü. Dönmesine döndü de o da nesi, insan sandığım kişi meğer bir ayıymış. İlkin kaçmayı düşündüysem de bunun hiç de iyi bir fikir olmayacağına karar verip adımlarımı da biraz yavaşlatarak yürümeyi sürdürdüm. Yanına varınca, "Ve aleyküm selam," diyerek selamımı aldı ve bir şey demeden yüzüme baka durdu. Bunun üzerine bir şey deme gereği duydum. Ne desem, ne demesem, diye düşünürken nasıl olduysa, "Kusurumu bağışlayın," dedim, "size dayı diye hitap ettim ama doğrusunu söylemek gerekirse bir ayıya nasıl hitap edileceğini de bilmiyorum." Bunları söylememle yüzünde bir gülümseme belirdi, ardından şunları söyledi: "Amaan evladım, takıldığın şeye bak, bizim memlekette, üstelik de yıllardır, handiyse herkes köprüyü geçmekteyken bize dayı diye hitap eder, biz çoktan alıştık buna."

5 Haziran 2018

Denizini Özleyen Martı

Dün gece şöyle bir rüya gördüm: Tramvaya biniyorum. Vagon küçük, bir tek boş koltuk var, geçip ona oturuyorum. Altmış yaşlarında bir adamla yüz yüze geliyorum, önümdeki koltukta oturuyor. "Çantanız çok güzel," diyor. Gözüm çantama ilişiyor, güzel olup olmadığı konusunda bir fikrim olmadığını anlıyorum. Teşekkür ediyorum. Adamın söze girmek için çantayı kullandığını anlıyorum. Bir-iki laf daha ettikten sonra, "Size bir teklifim var," diyor. "Buyurun," diye yol açıyorum kendisine. "Bu geceden başlayarak göreceğiniz bütün rüyaların gerçekleşmesini ister misiniz?" Bunu söylerken gözlerinin içi gururla gülüyor, karşısındakine reddedilemeyecek bir hazine vaat eden birinin tavrı var üstünde. Kararsız bir kuşkuculukla, "Kötü rüyalar görme olasılığını ne yapacağız peki?" diye sorup sürdürüyorum: "Rüyamda beni kaplanların parçaladığını düşünsenize." Ciddileşiyor: "Hayır hayır," diyor, "o kadar uzun boylu değil." Gülüyor sonra, "Meraklanmayın, size bir şey olmayacak," diyor. Camdan dışarı bakarak az düşünüyorum bu tuhaf adamın teklifini. Sonra ona dönüyorum: "Kabul. Ucunda ölüm yok madem..."

4 Haziran 2018

Hayat

Hayat aklımızda kalanlarla aklımızdan çıkanların toplamıdır.

2 Haziran 2018

Aklımı başımdan alan bu beklenti ve umut

Islık çalmaya başladım. Arabasında giderken hızın ve müziğin keyfini çıkaran birine benzemiştim. Karşıdan geleni son anda fark edebildim. Helen, diye seslenmek istedim. Ama sesim çıkmadı. Ve örtülere bürünmüş kişi yanımdan sessizce geçti gitti. Ben ise sevgiye susamışlığımla öylece kalakaldım. Örtülere bürünmüş kişi çoktan gözden kaybolmuştu bile. Neden sonra kendime gelerek otele yöneldim, kibarlığım beni zor durumda bırakıyordu hep. Helen'i düşünmeyi sürdürüyordum. Her yanımı arzu sarmıştı, ama soluk alabiliyordum; attığım her adımda biraz daha rahatlıyordum.
Helen'den korkuyordum. Hiçbir zaman benim sevgilim olmamıştı. Öylesi bir yakınlık değildi bizimki. Aklımı başımdan alan bu beklenti ve umut nereden çıkmıştı ki! Helen beni eskisi gibi kaşılarsa belki yine onu bulmuş olacaktım.
Bodo Kirchhoff, Kum Adam.

1 Haziran 2018

Niyet

"Niyetli misin," diye sordu, "evet," dedim, "pek çok şeye niyetliyim."
Sayfa başına git