Yol, kendine bir yer bulamamış
kişinin özlemidir.
Kendi yerini yerleşiklikte
bulamayan kişi,
onu yolculukta arar.
***
Yeni bir yola çıkan kişi,
yolun nasıl bir olanak olduğunu anlar
— ama, ancak, yola çıktıktan sonra...
Yola çıkan kişi, yolun gerektirdiklerini
sonuna dek kabullenmek zorundadır.
Bir yeri toptan terkedip yeni bir yola çıkan
kişi, terkettiği yerdeki herşeyi —herkesi—
mutlak bir biçimde terketmiş; çıktığı yolda
rastlayacağı herşeyi —herkesi—de,
mutlak bir biçimde kabullenmiş olmalıdır
—sağlam yürümenin ilk koşuludur bu.
***
(...)
Yerleşiklikten rahatsız olan kişinin
gezginlikte aradığı, aslında,
yerleşebileceği bir yerdir: Düzenini
bozarak gezginliğe çıkan kişi, kendi
düzeninin peşine düşmüştür.
***
Ancak bir yeri terketmesi gerektiğini
anlayan kişi, bir yola çıkabilir
—ve tersi: ancak bir yola çıkması gerektiğini
anlayan kişi, bir yeri terkedebilir.
Oruç Aruoba, Yürüme.
Yolculuk etmese manen ölüyor insan. Neruda'nın da dediği gibi.Sıkışıp kalmak çok kötü, bir an önce yola çıkmalı bunu hissettiğinde. Yoksa sıcak sudaki kurbağa misali:))
YanıtlaSilMerhaba Narda.
SilTamamen aynı fikirdeyim. Bir yere çakılıp kalmak öldürüyor insanı. Gelgelelim şöyle de bir şey: Bütün bir ömrünü aynı yerde geçirdiği halde hiç de sıkışmış, çakılmış gibi durmayan insanlar tanıdım. Hem de çok.
Sevgiler...
Onların ya ruhları zaten gezgin ya da odanın dışarısını hiç düşünmemişlerdir:)
Silbilmiyorum, eskiden, çok eskiden, bir odanın içinde dünyalar gezebileceğime inanıyordum sanırım, belki biraz da öyleydi. Değişen ne acaba?
İkincisi daha makul görünüyor. Dışarısını hiç düşünmedin mi olduğun yeri ister istemez kabullenir, benimsersin.
SilDeğişen ne? Sanırım "biz büyüdük ve kirlendi dünya."
Güzel bir şiirmiş.
YanıtlaSilMerhaba blogdaş. Hoş geldin.
SilEvet, ben de çok beğendim bu şiiri.
Selamlar...