18 Mart 2020

Al şu koronayı koronacıya götür

İnsan davranışlarının nedenlerini oldum olası merak etmekle birlikte, son yıllarda özel ilgi alanlarımdan biri olup çıktı bu konu. Filanca davranışların sergilenmesinin esas nedeni nedir? Konu değişmediği halde insanlar filanca yerde neden böyle davranırken falanca yerde şöyle davranır? Somut bir örnekle sorayım sorumu. Türkiye'deki ilk korona virüsü vakasının duyurulduğu gün akşam erken bir vakitte eve dönerken her zaman uğradığım fırına uğrayıp bir ekmek istedim. Hiç ekmeğimiz kalmadı, demez mi adam. Oysaki geç saatlere kadar bile ekmek olurdu bu fırında. Biraz ötedeki fırına gittim, orada da durum aynı. Bu arada yol boyu ellerinde dolu dolu poşetlerle kıtlığa hazırlanırcasına alışveriş yapan insanlar vardı. Eve makarna, pirinç doldurmanın altındaki güdüyü herkes gibi anlarım da ertesi gün bayatlayacak olan ekmeği eve stoklamaya insanları iten temel saik nedir, işte hakikaten bunu anlamak istiyorum.

(Laf açılmışken söyleyeyim, kolonya fiyatları son günlerde artmış olabilir, işte sosyal medyada beş liralık kolonyanın elli lira filan olduğu yazılıp çiziliyor ama öyle değil, kolonya fiyatları da son iki yıldaki enflasyondan ötürü zaten artmıştı, tıpkı diş macunu ve diğer pek çok şeyin fiyatı gibi. Konumuza dönelim.)

On-on beş yıldır söylediğim bir şey var, günümüz dünyası bilim sayesinde pek çok konuda ilerlemiş durumda ama bazı konularda da büyük gerileyiş söz konusu. Fabrikalarda üretimi artık robotlar yapıyor ama sağduyumuzu kaybediyoruz büyük bir hızla. Dünyanın bazı yerlerinde neredeyse ortadan kalkmak üzere bu meziyet. İnsanlar artık akıllarını kullanamıyorlar. Mesela "söz" çok çok büyük bir gerileyişte, günümüzün en olağanüstü şiiri bir Fuzuli'nin, bir Shakespeare'in orta halli bir şiirinin yanında vasat kalıyor.

Konuyu gündeme, korona virüsüne getirmeye çalışıyorum. Evet, insanlar artık akıllarını kullanamıyorlar. Böyle olunca da önemli bir konu ortaya çıktı mı ne yapacağını bilmeden oradan oraya kaotik bir halde uçuşan camdaki sineklere benziyorlar. Dikkat ettiniz mi, herkes konuşuyor. Peki konuşma bir sonuç veriyor mu, sözgelimi, virüse aşı buluyor mu? Elbette hayır. Önceki gün haberlerde Almanya'daki bir laboratuarda virüse aşı geliştirmeye çalışan bilimadamlarını gösterdiler, "konuşmuyorlardı".

Biz insanlar tarih boyunca dünyaya müdahale ede geldik, dünya da zaman zaman bize müdahale etti, ediyor. Ancak bu karşılıklı müdahale edişte öyle bir dengesizlik var ki, bilhassa günümüzde biz doğaya yüz müdahalede bulunuyorsak doğa bize ancak bir müdahaleyle karşılık veriyor. Korona virüsüne de bu gözle bakmak lazım. Geçen yıl araştırmacılar Kuzey Kutbu'nda havadan karla birlikte plastik partikülleri yağdığını keşfettiler. Doğrudan insan faaliyetinin yok denecek kadar az olduğu bir coğrafyadaki kar tanelerinin içinde plastik varsa, dünyanın orta kuşağında yüz milyonlarca insanla bir arada yaşayanlar olarak kendi vücudunuzun içini varın bir düşünün. Bir de şunu düşünün, kanserden ne kadar insan ölüyor? Sigaradan ne kadar insan ölüyor? Hatta mevsimlik gripten ne kadar insan ölüyor? Diğer pek çok hastalıktan ne kadar insan ölüyor? Peki, toplumlar niçin tüm bu ölümleri olağan karşılarlar da aniden ortaya çıkan mesela korona virüsü kaynaklı ölümleri böylesine önemsemiş görünürler? Şöyle bir örnek: Yıllar önce köy dolmuşunda şoförle sohbet ederek şehre gidiyorduk. Karşımıza bir koyun sürüsü çıktı, şoför yolu boşaltmaları için korna çaldı ama koyunlar oralı bile olmadılar. Bunun üzerine şoför bir anısından söz etti. Arabasıyla bir gün uzak bir dağ köyüne gitmiş, karşısına bir koyun sürüsü çıkmış, o da şimdi yaptığı gibi korna çalmış. "Çalmamla koyunlar ürküp çil yavrusu gibi dağıldılar, görmeliydin," demişti. Nedeni belliydi. İhtimal, hiç korna sesi duymamış koyunlar doğal olarak ürkmüşlerdi, şimdi gördüğümüz koyunlarsa tıpkı o dağ köyündeki soydaşları gibi ilk duyduklarında muhtemelen ürktüler, fakat sonradan alıştılar ve zamanla hiç tepki vermez oldular. İnsanlar da böyledir. Bugün vebadan korkan var mı mesela? Alışırlar, korona 2019'a da alışırlar. Şunu da hatırlamakta fayda var, hayat elbette güzel ve yaşamaya değer ama günün birinde hepimiz ölmüş olacağız.

Siz gelin beni dinleyin, korona virüsünü düşüneceğinize şunları düşünün: Bu kadar poşet, bu kadar ambalaj, bu kadar pet şişe, bu kadar tuvalet kâğıdı, bu kadar plastik kasa, bu kadar yumurta kartonu, bu kadar zibilyon şey bizi nereye vardıracak?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git