Dün İstanbul'u teftişe çıktım. Atladım metrobüse, Kadıköy'e gittim. Korona'dan ilk ölüm görülüp de sokaktan el ayak çekildiğinden beri on günde bir çıkıyordum zaten. Hep de aynı rotayı takip ediyordum, Kadıköy, Karaköy, Galata, Taksim, otobüsle ev. Dün yolumu biraz uzattım.
Yalnızca Kadıköy değil, İstanbul'un her tarafı son bir buçuk ayın en kalabalık gününü yaşıyordu. Aklınıza İstanbul'un o bilindik kalabalığı gelmesin ama gene de hatırı sayılır sayıda insan kendini dışarı atmıştı. Açık dükkânların sayısında da geçen haftalara nazaran artış gözükse de büyük çoğunluğu hâlâ kapalı. Oturulacak yerler de hep kapalı tabii, rıhtımlarda da oturmak yasak olunca yapılacak yegâne şey gezmek. Eh, zaten gezmek varken oturmaya ne hacet.
Vapura binip Karaköy'e gittim. Yirmi gün önce gittiğimde Galata Köprüsü üzerinde benden başka kimse yoktu, dünse köprünün her iki tarafında da gelen giden vardı epey. Bir yere gitmeyi amaçlamadan, kafama esen yerde inip geri dönerim diyerek tramvaya bindim. Kafama esen yer Topkapı oldu. Orada inip karşı yöne bindim, gelip bu kez Sultanahmet'te indim. Burada da her yer kapalıydı, Sultanahmet ve Ayasofya meydanları, Gülhane Parkı bomboş. Buralar hep turist mekânları olduklarından, e ortalıkta turist de olmadığından Kadıköy'e, Eminönü'ne göre daha tenhaydı haliyle. Saat de beşi bulmuştu, yerli kalabalıklar da giderek kayboluyordu. Divanyolu'ndan aşağıya yürüdüm. Sirkeci, Eminönü derken, köprüyü geçip Karaköy'e, oradan Galata'ya çıkacaktım ki kararımı değiştirip Unkapanı'na doğru yürüdüm, Haliç Metro Köprüsü'nden geçtim, karşıda biraz oturdum, sahil kapalıydı ama parktaki banklar açıktı. Sonra kalkıp Karaköy'e, oradan Yüksek Kaldırım boyunca Galata ve Tünel'e, oradan da İstiklal boyunca Taksim'e yürüdüm. İstiklal'de de geçen haftalara göre bir hareketlilik var ama o meşhur kalabalığından eser yok. Dükkânlar da hep kapalı zaten.
İki ay oldu olmadı, insanlar belli ki bıktılar artık, dışarı çıkmak istiyorlar. Pek çoğunun yüzünde, bir an önce geçip gitse artık şu korona, okunuyordu. Bu arada, kapanmayı fırsat bilen çoğu dükkân ve binayı da tadilata, restorasyona neyim almışlar. Karaköy ve Galata Kulesi civarındaki dükkânların kepenkleriniyse graffiticiler deyiş yerindeyse renk cümbüşüne çevirmişler. Bir tane boş kepenk yok. Rukus diye biri var, bir de Bueno, üç yıldır merak ediyorum, kimdir bunlar, diye içimden geçirdiğim çok olmuştur, işi gücü yok herhalde bunların, İstanbul'un her tarafına adlarını yazıyorlar.
Taksim'den otobüse binip eve yollandım. Otobüs, metrobüs, vapur, hemen hepsi, birer koltuk boş kalmak üzere doluydular, ayakta gidenler bile vardı. AVM'lerin filan açılmasıyla beraber, tahminimce İstanbul bir anda kendini dışarı atacak, bakalım.
Bu kalabalıklar tüm emeği boşa çıkarmasa bari, gün sonunda peki biz niye 2 aydır evdeyiz demeyelim. Keşke biraz daha sabredebilseydik, sağlıklı günler dilerim.
YanıtlaSilMerhaba Beyaz Yakalı,
SilBenim oturduğum semti görsen dünyada pandemi var demezsin. :) Bakalım bu işin sonu nereye varacak.
Sağlıkla kal...