23 Mayıs 2020

Teşekkür etmek

Yıllar önce öğrenciyken çeşitli dersler kapsamında yazdığım birkaç makaleyi de o zamanlar bloğa yüklemiştim. Onlardan biri –Descartes ve Spinoza'da Töz Anlayışı– zaman içinde bloğun en çok okunan yazılarından oldu. Halen de öyle. Mesela şu anda son yedi gün içinde 203 kere tıklanmış. Elbette her zaman böyle değil. Yılın bazı dönemlerinde işte tam da böyle çok tıklanırken bazen bir kez bile tıklanmıyor. Nedeni basit, ne zaman ki bloğun istatistiklerinde önlere çıkmaya başlasa anlarım ki üniversitelerde sınav dönemi başlamış ve ne zaman ki bir numaraya otursa anlarım ki ödevlerin teslim tarihine bir-iki gün kalmış. Hiç de değişmez, bu yazının tıklanma sayısı yılda iki kez deyiş yerindeyse pik yapar. Doğru tahmin ettiniz, vize ve final dönemleri.


Tabii, bloğa bunların tam metnini değil, ilk yarım sayfasını yüklemiş, altlarına da "Bu makalenin devamını okumak istiyorsanız yazarla iletişim kurunuz." notunu düşmüştüm. Devamını "okumak" isteyen çok oldu tabii. Bugüne kadar yüz elli-iki yüz kişi bana yazarak makaleyi istedi. Ben de istisnasız hepsine gönderdim. Hep de aynı notla, "Merhaba Filankes, makaleyi gönderiyorum, fakat pek dişe dokunur bir şey değil, yıllar önce öğrenciyken yazmıştım, umarım işine yarar. Selamlar..." Zaten email kutumun gönderilenler klasöründe duruyor, biri istedi mi daha önce gönderdiklerimden birine yazdığım bu nota şimdi isteyenin adını yazıp gönderiyorum. Ülkenin ortalama öğrenci profilini bildiğim için tek harfini bile değiştirmeden altına adlarını yazıp hocaya teslim ettiklerine de eminim. Hocaların profili de öğrencilerinkinden pek farklı değil ya.

Hayatımda hiçbir şeyi teşekkür beklentisiyle yapmadım. Bir şeyi yapmak içimden gelmiyorsa kafama silah dayasanız yapamam, ama yaptım mı da hiçbir beklentim olmaz. Hatta üç-beş dakika sonra unuturum gider. Fakat söz konusu bu makale konusunda iki-üç yıldır dikkatimi çeken bir şey var. İnsanlar teşekkür etmeyi bilmiyorlar. O kadar insana üstelik de hemen gönderdiğim makaleye bir teşekkürle karşılık verenlerin sayısı şimdiye değin iki elin parmaklarını geçmiş değil. Bir ara YouTube'da izlediğim bir videoda mıydı, okuduğum bir yazıda mıydı, İngilizlerin olur olmaz her şeye teşekkür ettiğini söylüyordu. Öyle ki her İngiliz günde en az bir kez gerçekten gereksiz bir teşekkür bile ediyormuş. Bizim toplumumuzdaysa insanların bırakın gereksiz yere etmeyi, gerekliyken bile teşekkür etmemelerinin nedenini merak etmiştim. Hâlâ da ediyorum. Hakikaten niye? Kendimden bağımsız düşünüyorum, hatta kendimi karşı tarafın yerine koyayım, birinin az çok emek vererek ürettiği ya da para vererek aldığı bir şeyi kendime almak üzere ondan istiyorum, o da veriyor, ben de aldığım gibi arkama bakmadan gidiyorum. Böyle davranmamın nedeni ne olabilir? Galiba yeni bir şey değil. Kökleri tarihte yatıyor sanki. Şark ile garbın davranışlarını karşılaştıran nitelikli bir-iki kitap okumaya öteden beri niyetliyim zaten, önerilere açığım. 

Bu yazı nereden esti diye sorulacak olursa, önceki gün makaleyi gönderdiğim iki öğrenci kardeşimiz, Havva ve Yasin üst üste teşekkür ettiler. Ben de şaşırdım. Bir de üzüldüm, çünkü Havva bir gün önce gece yazıp istemiş makaleyi, ben de ertesi gün akşam üzeri gönderdim, meğer ödevi sisteme yükleme zamanı geçmiş, o da benimkini bekleyememiş haliyle. Buna rağmen teşekkür de etti. 

Teşekkür etmeyi bilmek, tıpkı tuvalet eğitimi gibi, ailede iki, bilemedin üç yaşına kadar öğrenilecek bir şeydir vesselam.

Yeri gelmişken, benim en çok kullandığım teşekkür kelimesi "sağolasın."

Söz teşekkürden açılmışken, bloğumun kıymetli takipçileri, sağolasınız.

1 yorum:

  1. Merhaba. Ben de çok düşünmüşümdür bu meseleyi. Gönüllü çalıştığım bir yere dışarıdan bir kadın gelmişti bir şeyler anlatmaya. Oturun diyorum teşekkür ediyor, peçete uzatıyorum teşekkür ediyor. Hemen anladım yurtdışından yeni geldiğini. Sordum, iki yıl Amerika'da yaşadım bir kaç ay önce geldim demişti. Ben eskiden de özenliydim bu konuda ama artık refleks gibi oldu. Mesela, döndükten sonra en dikkatimi çeken, yabancı biri önden gitti ve size kapıyı tuttu diyelim, bakıyorum kadın erkek geçip gidiyor. Arkasını dönüp bir teşekkür etmiyor. Bu batıda çok büyük kabalık mesela. Teşekkür etmezsen sinirlenip laf bile söylüyorlar. Bununla birlikte bu meselede aklıma takılan bir pürüz var; fazla tevazu kibirden gelir denir, batıyı çok samimi bulamıyorum genel olarak baktığımda bazen. Fakat daha derin incelemek lazım. Çok uzatmıyorum umarım ama teşekkür meselesine benzer bir başka mesele daha kaba geliyor bana; bir mekana, meclise, ortama girdiğimizde selam vermeyi çok atlıyoruz. Dinden kaynaklı bir alışkanlığı olanlar tamam ama diğerleri bunu sanki illa dini bir eylem sanıyor ve merhaba demeyi bile bilmiyorlar mesela bir bakkala girdiklerinde.
    Kitap konusunda kültürel çalışmalara bakılabilir sanırım.

    Sevgiyle,

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git