14 Haziran 2020

Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa

İki yastık yüksek geliyor, tek yastık alçak. Çözüm arayışlarım sürüyor. Temmuzda memlekete gidince annemin el yapımı yastıklarından birini getirmek çok iyi bir fikir, gelgelelim, bilen bilir, el yapımı yastıklar uzun olurlar, nasıl paketleyeceğimi düşünüyorum şimdi.

Havalar ısınıp da insan yatakta bir o yana bir bu yana dönüp durdu mu yastık sorunu gibi bazı yaşamlar sorunların da farkına varıyor işte. Olduklarımız bir yana, kim bilir farkında olmadığımız daha nice sorunumuz vardır?

Yastık dedim de, bir zamanlar yastıksız yatmaya alışmıştım nedense. En alçak yastık bile yüksek gelirdi. Yastığı bir kenara, başımıysa düpedüz yatağa koyarak yatardım. Bir ara amcamlara gitmiştim, ablalarımdan biri, yatağını toplarken dikkatimi çekti, sen yastık kullanmıyor musun, diye sormuştu.

Yatmaktan söz açılmışken, on dokuz-yirmi yaşıma kadar hep cenin pozisyonunda, dizlerim karnıma çekik bir biçimde yatardım. Bir kez olsun yatağa farklı biçimde girdiğimi hatırlamıyorum. Sonra ne olduysa değişti, olağan bir biçimde boylu boyunca uzanmak suretiyle yatıyorum o gün bugündür.
***
Penceremin önündeki dama bir bebek düşmüş. Bugün dört gün oldu. Üzerine ilk yağmur da yağdı dün. Gidip almayacaklar demek ki. Her gün oraya konan onca martının da pek umursadığı yok. Bebeğin orada uzunca bir süre duracak olması düşüncesi ikide bir "bu bebek ne zamandır burada" cümlesini kurduruyor kafamda.

Bu gemi ne zamandır burada
Çoktan boşaltmış yükünü
Gece de olmuş, rıhtım da bomboş
Mavi bir suyun düşünü uyutur bir tayfa
Arkada, güvertede
Ah, neresinden baksam sessizlik gene.

—Edip Cansever
***
Epeydir sahip olduğum zevklerden biri at nallama izlemek. Önceleri YouTube'dan izliyordum, bu yıl Instagram'da da epey olduğunu keşfettim. Korona günlerinde de kayda değer oranda izledim. Bu zevkimin kaynağı elbette çocukluğum. O zamanlar yılda bir-iki kez köye nalbant gelir ve kelimenin tam anlamıyla köyü şenlik yerine çevirirdi. Atını kapan meydana gider, sırasını beklerdi. Biz çocuklar için de hakiki bir eğlenceydi. İlk gördüğümde çakılan çivilerin nasıl olup da atların ayağını acıtmadığını düşünmüştüm.

Keşke ilk gördüğümüzde düşündüğümüz şeylerin bazılarını bugün hâlâ düşünüyor olabilseydik. 


2 yorum:

  1. Çok duru bir yazı. Bu yüzden de çok güzel.
    Altı yıl önce ilk söylediğim ve hep düşündüğün şeyi tekrar edeceğim; yazı yazarak hayatını geçindirebilecek yeteneğe sahipsin. Bunu ziyan etmesen keşke. Seni yazılarından sevmiştim ilk. Hala da senin gerçeğinin yazılarındaki sen olduğuna inanıyorum. Diyorsun ya bana ben o değilim, bu değilim. Bir gün haklı olduğumu anlayacaksın. Sen busun.

    Keşke... Keşke benim o ilk gördüğün kişi olduğumu düşünebilseydin bugün de.

    Hayatta kal. Sevgiyle.

    YanıtlaSil
  2. Bir de fotoğraf çok dramatik. Bir çocuğun hayallerinin düşüp yitmesini hatırlatıyor bana.

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git