28 Eylül 2020

Kimsenin hiçbir şeyi yokken

(1) İlkokuldayken iki arkadaşı M’nin yanına gelmişti; biri misket oyununda herkesi yenmiş, doksan dokuz misketi olmuştu; diğerininse tek misketi kalmıştı ve kaybetmek istemiyordu, o yüzden bir daha oynamıyordu; bunun üzerine diğeri onunla bir misketine iddiaya girmiş, iddiayı kazanmış, şimdi de misketi istiyordu, öbürüyse vermeyi reddediyordu.

(2) Kaybetmeyi göze alamadıysan iddiaya girmeyecektin, son misketini vereceksin, dedi M; ama kimsenin hiçbir şeyi yokken herşeye sahip olmak da olmaz, sen de misketlerinin yarısını, oynayıp yendiklerine dağıtacaksın.

(3) Yüz misketi torbasından çıkaran çocuk, herbirini teker teker eline alıp baktı, sevdi, hiçbirinden ayrılabilecek gibi değildi, ama sonunda nedense M’nin kararına uydu, elli tanesini ayırıp M’ye verdi dağıtması için; sonra gidip bir ağacın dibine oturdu, sessizce ağlamaya başladı.

(4) M misketleri bölüştürüp yanına gitti, oturdu; yeniden kavuştukları misketlerle oynayan diğer çocukları izlediler.

(5) Kaya kilisesindeki döşeğinde, elindeki portakal kabuğunu koklayan M, eğer içinde bu kitabı taşıyorsa, sahip olmayanlara dağıtma yükümlülüğünün de kendisine ait olduğunu, bunun karşılığında ücret isteyemeyeceğini, sadece bunu verme hazzını yaşama ayrıcalığının olabileceğini anladı.

Cem Akaş, 19.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git