Amcamın evi köyün orta yerinde. Hayvanlar evin önündeki ağılda dinlenmeye çalışıyorlarmış. Ağılla ev arasındaki mesafe on metre var yok. Kurdun bu işe nasıl cesaret ettiğini hâlâ aklım almıyor. İlk duyduğumda bir ekip işi sandımdı. Bizim burada kurtlar yedi üyeli ekipler halinde dolaşır. Altı tanesi köyün dışında bekler, içlerinde en tecrübelisi gelip evlere fazla yaklaşmadan köpeğe görünür, köpek onu kovalar, o arkadaşlarının olduğu yere doğru kaçar, köpeğin bin yıllık içgüdüleri cesaretini alevlendirir, biraz sonra hayatının oyunu oynanacaktır ve işin ilginç yanı o bunun farkındadır; zafere emin adımlarla koşar, kurt biraz yavaşlar, köpek kendinden epey emin bir şekilde hızlanır, tam o sırada diğer kurtlar saklandıkları yerden çıkarlar. Köpeğin hiçbir şansı yoktur artık. Bin yıldır bu düzen böyle.
Köpeklerle kurtların kadim savaşı insanların birbirleriyle savaşına çok benzer. Kurt, köpek, ikisi de aynı aileden, amca çocukları, hatta kardeş. Evet evet, kardeş: biri Canis lupus, diğeri Canis lupus familiaris. İki kardeş bin yıllardır birbirinin kanına giriyor. Sebep? İnsanların sebebi bir fikir verebilir belki.
Konumuza dönelim. Ben bu işi de bir kurt ekibinin kotardığını sandım ilkin, amcama geçmiş olsun dedikten sonra kaç "kişi" olduklarını sordum, oradakiler hep bir ağızdan "bir" dediler. Şaşırdım.
Tek başına bir kurt, dağda, kırda, bayırda değil, köyün orta yerinde bir ağıla saldırıp on dört koyunu bertaraf edebiliyorsa durup düşünmek gerek. Elbette bundan evvel düşünülmesi gereken bir şey var. Çoğu kez olaylar bizi yanlış yönlendirir, bakmamız gereken yere bakmayız da sonuç olarak yanlış kanılara varırız. Bu kez de tam öyle oluyordu ki aklıma geliverdi: köpekler neredeydi?
Yüze yakın koyunu olan amcamın neden bir köpek beslemediği bu konuştuklarım bağlamında asla anlaşılmayacak bir konu. Bunu bildiğimden hiç üstünde durmadım, sadece neden bir köpek almıyorsun ki, deyip geçiverdim, o da sırf demiş olmak için.
Görevini suistimal etmeyen köpekler de var. Geçen kış komşu köylerden birinin köpekleri bir kurt indirdiler. |
Gelelim koyunlara. Sürü psikolojisinin insanı insanlığından uzaklaştırdığını biliyorduk da, demek ki hayvanı da hayvanlığından uzaklaştırıyormuş, ne diyelim. Kaçacak onca güvenli yer varken sen gel dağlara doğru kaç. Kurdun meskenine kendi ayağınla git. Evet, aynen böyle olmuş. Kurt sürüye dalınca amcamın koyunları dağa doğru kaçmışlar, biri de dememiş, evin kapısına yaklaşıp meleyeyim diye. Kurt dünyanın belki de en kaypak hayvanı, yakaladığını oracıkta öldürüyor. Uzun da sürmüyor bu iş üstelik, boğazına sokuyor dişlerini, on saniyede ölüyor koyun, ölmese bile yaşayacağı en fazla iki gün. Halbuki o "ayı" diye aşağıladığımız hayvan bir sürüye girdiğinde sadece bir tanesini yakalar, yer ve gider. Kurt gibi değildir ayı, çok temiz bir hayvandır özünde. Kurt vakti varsa bin koyunu bile boğazlar. Her neyse, koyunlar diyordum, aptal hayvanlar, neylersin. "Koyun gibi" diyoruz ya, hiç de haksızlık etmiyormuşuz böyle diyerek.
Doğanın kanunu... İnsan doğaya parmağını soktukça doğa da kanununu değiştiriyor, bunda şaşılacak bir şey yok.
Güzel bir yazı olmuş..Çok beğendim gerçekten.
YanıtlaSilTeşekkürler, beğenmene sevindim. ;-)
Silİyi bir post daha, teşekkürler.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim, sağlık, esenlik dileklerimle.
YanıtlaSiltanıştığıma memnun oldum çok güzel paylaşım teşekkürler..
YanıtlaSilbana da beklerim...
İlginç tespitler:)
YanıtlaSil@bir kase lezzet, hoş geldin, ben de memnun oldum.
YanıtlaSil@N.Narda, sen de hoş geldin. Bana da çok ilginç geliyor tüm bu şeyler. ;)
Yine bilmedigim bir sey. Tesekkurler Junyor.
YanıtlaSilBen teşekkür ederim Jardzy. Sevgilerimle...
Sil