4 Aralık 2015

Takvim ne işe yarar?

2016 yılına girmemize üç-dört hafta bir şey kaldı şurada. İki bin on altı yıl çok uzun bir zaman. Uzun ama göreceli olarak uzun. Mesela, benim ömrümle karşılaştırdıkta epey uzun; benim bu dünyada geçirdiğim zamanın aşağı yukarı altmış katına karşılık geliyor. Öte yandan, uygarlık tarihine vurduğumuzda, görmezden gelinecek bir süre olmasa da kaydadeğer bir süre de değildir iki bin on altı yıl. Uygarlık tarihini Neolitik'le başlatırsak, Neolitik'in başlangıcı olarak da yuvarlak hesap MÖ 10.000'i alırsak, bizim bu 2016'nın uygarlık tarihinin çeyreği bile etmediğini görürüz.
***
Bundan tam iki bin on altı yıl önce, yani MÖ 1 yılında yaşayan biri, acaba bir yıl sonrasının uygarlık tarihi için çok önemli bir dönüm noktası olacağını biliyor muydu? Tabii ki bilmiyordu, nereden bilsin garibim? Zira o tarihin milat olacağı tam 1582 yıl sonra belli oldu. Demek istediğim, şu an kullandığımız ve iki bin on beşinci yılını bitirmek üzere olduğumuz takvim 1582'de yapıldı. Başlangıç yılı olarak da İsa'nın doğumu kabul edildi. Bu, sıfırdan ortaya çıkan bir takvim değildi, MÖ 45'te kullanılmaya başlanan Jülyen takvimin temelleri üzerine kurulmuştu. Bir de, bu yeni takvimi yapan kişi bir papaydı (XIII. Gregorius), dolayısıyla da İsa'nın doğumunu başlangıç alması anlaşılmayacak bir mesele değil.

Varmaya çalıştığım yer aslında şurası, günümüzden iki bin on beş yıl önce yaşayan insanlar, herhangi bir zamanda yaşadıklarını sanıyorlardı. Nereden bilsinlerdi bir başlangıç yılında yaşadıklarını? Fakat hiç de haksız sayılmazlardı, çünkü zaten yaşadıkları zaman herhangi bir zamandı. Takvim dediğin nedir ki? Son tahlilde yapay bir enstrüman. MÖ 1 ile MS 1 arasında hiçbir bakımdan fark yoktu. Çok çok, -1'de doğan bir çocuk +1'de iki yaşında olurdu.

Acaba gelecekte de, örneğin bin yıl sonra da, vatandaşın birinin kafasına eser de yeni bir takvim yapmaya kalkarsa, başlangıç olarak bizim bu zamanımızı alır mı? Bilemeyiz. Ama bilsek ne yazar? Doğrusu, biz ölüp gittikten bin yıl sonra zamanımızı başlangıç olarak kabul edecek bir takvimin yapılması bizim için hiçbir anlam ifade etmez. Kaldı ki, değil bin yıl sonrasında, bunun bugün yapılması bile bir şey değiştirmez. Önümüzde tüm çıplaklığıyla bir gerçek duruyor; dünya durmadan dönüyor, güneş yirmi dört saatte bir doğuyor. Zaman kendi bildiği aralıklarla adımlarını atıyor. Biz dilediğimiz gibi zamanı kâğıt üzerinde kesip biçelim, bölüp parçalayalım, günlere, haftalara, aylara, yıllara, devirlere, çağlara ayıralım, ne değişir?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git