Neden gündem hakkında hiç konuşmak istemiyorum acaba? Sanırım gündemi sevmediğimden. Zaten bu gündemin sevilecek bir yanı da yok. Bir zamanlar ülkenin, dolayısıyla da içinde yaşayan bizlerin geleceği için pek umutluydum. Yaşam standartlarından söz açıldı mı biz de elbette günün birinde bir İskandinav, Orta Avrupa, hatta Batı Avrupa ülkesi düzeyine erişecektik. Olabiliriz'i hiç katmazdım hesaba, olacaktık, iyiden iyiye inanırdım buna. Toyluk çağımın düşünceleriymiş bunlar, şimdi biraz da acı bir tebessümle kabulleniyorum bunu. Fakat gayet samimi düşüncelerdi. Düşündüğüme inanırdım o zamanlar. Bugün artık hiç umudum yok ülkenin geleceğine yönelik. Umut tuhaf şey, gideceği tuttu mu sahibine sormuyor.
Bu ülkenin en temel meselesi, insanlarının neredeyse hiç akılsal değilken gereğinden fazla duygusal yaşamaları. Bütün bir toplum aklıyla değil gönlüyle düşünüyor. Bugün ortaya çıkan bir şey değil bu, dönüp geçmişe şöyle bir göz atıldı mı hep böyle olduğu görülür. Halbuki düşünmenin organı gönül değil beyindir.
Artık ayan beyan ortadadır ki, biz bu ülkenin vatandaşları dünyanın bir tarafını hep geriden izleyeceğiz. O çok bilindik, bizde neden olmuyor, biz niye böyleyiz, sorularını da hep kendimize soracağız. Yanıt da elbette hep gözümüzün önünde olacak, göreceğiz de, fakat bir tür deli gibi, belki sırf sormak için, belki de alışkanlığımızdan hep sorup duracağız. Bir yandan bu denli umutsuzken bir yandan da geleceğimizi ziyadesiyle merak ediyorum.
Biz hep böyleyiz işte. Bir kere konum itibariyle yanlış bir coğrafyada olmak talihsizliğimiz olmuş
YanıtlaSilHoş geldin Anne Güncesi. İbn Haldun'un "Coğrafya kaderdir" sözü geldi aklıma. Evet, bu büyük sorunumuzda içinde bulunduğumuz coğrafyanın elbette büyük payı var.
SilSelamlar...