Gördüm beni görmediler, görüldüm ben görmedim,
Çölü geçip gelemedi hiç kimse, şehirde şair yok
Ağaçlar geceye zülüflerini gerince her yıldız eğretileme
Her ses imge tezgâhı ama şehirde şair yok
Afrika savanlarından Anadolu'ya yürüyerek gelmiş ağaç
Ağaçta bir kuş: Söyler haykırışlarla doğranmış geceyi
Başkalarının kanını...
Herkes duydu ama şehirde şair yok
Camlarda ilk harfleri yağmurun, göçün ilk hecesi
Peykelerinde ebediyet umduğumuz anlar meğer bina değil, inşâ değil
Acısına şiir-merhem gerek ama şehirde şair yok
Kelimeyi tamamladı yağmur, buğudan doğmuş sele dönüşecek
Uzun bir dizeye geçecek ama şehirde şair yok
Gelir ikindiler kadehleri gölgeyle doldurur
Eder ruhlara sirayet akasyaların arasından kara tren
Geçip gider makaslardan, dize borcunu ödemeden
Düşen kömürleri alıp değerlendirecek şair yok
Bu iltihaplı yağmur işi kitap yazmaya döktü
Pay kapmış dokunup geçen trenlerin isinden
Doluyor sımsıkı mürekkep hokkasına
Boşuna! Şehirde şair yok
Tren isine batık mendil kaldı havada
Çiçeklenmeye vakit bulamamış
Bir gönül şairi çıksa çiçekle çevrelese...
Şehirde şair yok ki
Şehir günden de dün kadar yorulmuş
Bin metreden görülüyor, bir metreden görülmeyen
Bulutların üstüne hayır çıkamayız, şehirde şair yok
Alçalamayız, gönüller yüksek
Akıl kaldırımlardadır ama şehirde şair yok
Sevildik de gibi, köşeli dil eğrisi
Bu şehrin belki en doğrusu, doğusu
Çıkıp söyleyecek şair yok
Neden eski baharda değilsin
Yeşerenin nisan değil insan olduğu
Benzinin yanmadığı metalin tutuştuğu yerde
Hicran mektubudur anayasa, şehirde şair yok
Zifiri karanlıkta söndü sönecek mumla gelen adam kitaptan bahis sordu
Hangi kitap, hangi bahis karanlıkları mumla aşan birine üstün gelir ki
Diyecek bir şair yok
Kavak aynadan, yorgun düşten dize istedi
Gün damladan, çözüm denklemeden...
Koştururken rüzgârlar savrulan dizelerden
Ivır zıvır arasında boy süren dizelerden
Külü sıcak dizeler istedi sis çanları
Sızlıyor bileklerde zincir yerleri, şehirde şair yok
Harekete geçiyor yıllarca donup kalmış bir gülüş
Eğleniyor "donup kalmış gülüş" klişesiyle
Şehirde şair yok
Melâle tırmanıyor gök merdiveni
Sessiz gemide bilet indirimi yok
Akranları bahar ayartmış kime ne, şehirde şair yok
Horasan'ın yüreğine insek Konya gerek
Karaburun'da dursak Serez inler
Şehirde şair yok
Eskiden efkârlanan üç beş meyhane avlardı çarşıda
Bir küçük bahçesi, üç beş sevdalı ağacı olan
Yanlamış birkaç gemisi, kimisi hasret çeken, kimisi bıkmış yârdan
Bir içki ısmarlamak için şair yok
Geçilmiyor zaten çarşıdan
Her yan ruh alım satımı
Mum için şehirde şair yok
Erken bitince meşale sınır bulanıyor
Batman çekiyor pamuk
Gürültüyle düşüyor kâğıt
Boşuna: Şehirde şair yok
Bahçe tımarı bile siper kazımı gibi artık
Mezar kazımı da diyenler var akıl yürütmeye
Dilden dile geçen gemi, ağırdan alan kuşku dili
Şehirde şair yok ki
Herkes kendi güneşli sokağında
Elin sokağı hep yağmur
Sesleri buraya yas şarkısı gibi geliyor
Buradaki ses oraya ne gibi gidiyor?
Şehirde şair yok
Akşam hizasıdır, yüzlere dağılma vaktidir
Oradadır yatışmamış değirmen
Orada biçilir hicran ipeği
Hasat için şehirde şair yok
Bereket durduruldu nizamiyede
Geçersiz gül pasaportu diyor derbent çavuşu
Rüzgâr giriyor araya, ekmek kokusu alt üst ediyor nizamı
Ediyor ama şehirde şair yok
Sabaha karşı, ruh ak süte doymadan
Geçip kapılardan, süzülür gibi elekten
Kırıp alçıdan güvercinleri
Anımsayıp incittiği yürekleri
Makas nasıl sararsa treni
Anlam ansızın uyanır ama şehirde şair yok
Zaten şairlerde şehir yok
Tahir Abacı
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.
Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.