24 Ekim 2016

Korkunç bir günah

İlk kez günah çıkarmaya karar verdiğimiz gün geldi. Kiliseye yürüdük. Rahiplerden birini tanıyorduk, başrahibi. Bir keresinde dondurmacıda rastlamıştık ona, bizimle konuşmuştu. Daha sonra evine bile gitmiştik. Kilisenin yanındaki evde yaşıyordu, yaşlı bir kadınla. Orda uzun kalmış, Tanrı ile ilgili sorular sormuştuk. Boyu kaçtı? Bütün gün iskemlesinde mi otururdu? Herkes gibi tuvalete gider miydi? Rahip sorularımızı doğrudan yanıtlamamıştı, ama iyi birine benziyordu, hoş bir gülümsemesi vardı.  
Günah çıkarmanın nasıl bir şey olacağını düşünerek kiliseye yürüyorduk. Kiliseye epey yaklaşmıştık ki bir sokak köpeği takıldı peşimize. Çok zayıf ve aç bir görünümü vardı. Durup okşadık onu, sırtını kaşıdık.
“Köpeklerin cennete gidememesi ne kötü,” dedi Frank.
“Neden gidemiyorlar?”
“Cennete gidebilmen için vaftiz olman gerekiyor.”
“Vaftiz edelim öyleyse.”
“Yapsak mı?”
“Cennete gitme fırsatını hak ediyor bence.”
Kucağıma aldım ve kiliseye girdik. Kutsal su çanağının yanına götürdük, ben köpeği tutarken Frank alnına kutsal sudan sürdü.
“Seni vaftiz ediyorum,” dedi Frank.
Köpeği dışarı çıkarıp kaldırıma bıraktık tekrar.
“Görünümü bile değişti,” dedim.
Köpek ilgisini yitirip kaldırımda uzaklaştı. Biz kiliseye dönüp önce kutsal suya parmaklarımızı batırdık, sonra haç çıkardık. İkimiz de günah çıkarma kulübesine yakın bir sıranın önünde diz çöküp bekledik. Perdelerin arasından şişman bir kadın çıktı.
(...)
“Ben giriyorum,” dedi Frank. 
Ayağa kalktı, perdeyi araladı ve kayboldu. Uzun süre kaldı orda. Dışarı çıktığında ağzı kulaklarındaydı.
“Müthişti, müthiş! Hemen gir!”
Kalkıp perdeyi çektim ve içeri girdim. Karanlıktı. Diz çöktüm. Önümde gördüğüm tek şey tel örgüydü. Frank Tanrı'nın tel örgünün arkasında olduğunu söylemişti. Diz çöküp yapmış olduğum kötü bir şeyi düşünmeye çalıştım, ama bulamadım. Orda diz çökmüş beynimi patlatıyor ama bulamıyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. 
Hadi,” dedi bir ses, “bir şeyler söyle.
Öfkeli bir sesti. Orda bir ses olacağını düşünmemiştim. Tanrı'nın bol vakti olduğunu sanıyordum. Korkmuştum. Yalan söylemeye karar verdim.
“Peki,” dedim, “ben... babamı tekmeledim... anneme küfrettim... annemin çantasından para çaldım... şekerlemeye harcadım... Chuck'ın topunun havasını indirdim... küçük bir kızın eteğinin içine baktım... sümüğümü yedim... Hepsi bu kadar. Bir de köpek vaftiz etmiştim bugün.”
Bir köpeği vaftiz mi ettin?
Mahvolmuştum. Korkunç bir günah. Devam etmenin bir yararı yoktu. Gitmek için ayağa kalktım. Sesin bana birkaç Azize Meryem duası okumamı söyleyip söylemediğinin farkında değildim. Kiliseden çıktık, sokaktaydık tekrar.
“Arındığımı hissediyorum,” dedi Frank. “Ya sen?”
“Hayır.”
Bir daha günah çıkarmaya gitmedim.
Charles Bukowski, Ekmek Arası.

13 yorum:

  1. Ben de cok buyuk bir gunahi yasiyorum ama bilemiyorum dogru mu egri mi?
    Keske sadece kopek vaftiz etmis olsaydim ben de...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Anlat bana evladım, çekinme. :))

      Sil
    2. O zaman sen de bana anlatçan dayı.

      Sil
    3. Neyi anlatacağım? Günah çıkarmanın kurallarını da değiştiriyorsun. Bir taraf anlatır, bir taraf dinler. :)

      Sil
    4. Buraya yazamam ki!

      Ötekine anlatmıştım. İstersen ona sorabilirsin :D

      Sil
    5. senin "öteki"n :D

      Sil
  2. Sevmiyorum bu Charles Bukowski'yi. :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok eskiden, üniversitenin hemen birimlerinde olabilir bir kitabını okumuştum. Hatta bu da olabilir. Hayata bakışı çok "sorumsuz" gelmişti bana. Kadınlar, şarap, ve çalışmamak üzerine gibi bir bakışı vardı sanki hayata. Bir şiir kitabını da okumuş olabilirim. Bir de o zamanlar erkek arkadaşlar bu adamı hayat felsefesi olarak okur, -o yaşlarda ona benzer hayat hoş gelir insana; seks, içki, çalışmamak, aile kavramının olmamaması vs.,- kızlara da benimsetmeye çalışırdı. O nedenle bu yazar, fikirleri ve onu severek okuyan erkekler antipatik geliyor bana:)
      Bu arada yazarlarla hayatları arasında doğrudan bağlantı kırmamaya yazdıklarını hayat hikayeleriyle değerlendirmemeye çalışırım ama bu adam zaten davrandığı gibi yazıyordu diye hatırlıyorum. Ya da burada olan o.
      Öyle. :(

      Sil
    2. Bukovski'yi bir de bugün okumanı öneririm. Şiirlerinden birkaç tane okumuştum ama okuduğum ilk kitabı bu. Tamamen rastlantı eseri; geçenlerde Doktor'a gitmiştim. Sabah kalkınca Doktor dahil ev halkının hepten gittiğini, evde yalnız olduğumu gördüm. Doktor'un odasının açık kapısından girdim, yerde duruyordu, alıp salona döndüm, yatağıma girdim ve okumaya başladım. Akıcıydı. Otuz sayfa kadar okudum. Sonra (ç)alıp eve götürdüm. Buraya gelince getirmedim tabii. Dün yolum bizim oradaki kütüphanelerden birine düştü, aklıma geldi, aldım ben de. Öyle.

      Sevdim Bukowski'yi.

      Sil
  3. Çok teşekkür ederim
    https://islamguzelahlaktir.blogspot.com/

    YanıtlaSil

Yorumunuzda bir web sayfasına bağlantı vermek istiyorsanız buraya bakabilirsiniz.

Yorumlarla ilgili notlar için buradaki sayfanın sonuna bakabilirsiniz.

Sayfa başına git