Videoya tıkladım. Şiir okuyor. Kendi yazmış. Daha on beşinci saniyeye varmadan "Pırıl pırıl Kapalıçarşı," sözü bir yerden tanıdık geliyor. Tabii ki Orhan Veli'nin ünlü İstanbul'u Dinliyorum şiirinden. Hemen ardından da "Avlusunda pır pır uçuşan güvercinlerinle Selimiye'nin" demez mi. Yeter bu kadar, diyerek videoyu durdurup kendisine bir mesaj gönderdim. Aramızda şu kısa diyalog geçti:
—Selimiye Camii Edirne'dedir.
—Eskiden Edirne İstanbul'a bağlıydı
—Ne zaman?
—Osmanlı döneminde
—Dolayısıyla da Selimiye Camii İstanbul'daydı.
—İstanbul gibi tarihi geçmişi çok eskilere dayanan bir şehri anlatıyorsanız böyle düşünmelisiniz.
—Kesinlikle haklısınız. Ulu Cami de çok önemli bir tarihi eserimiz ama, keşke şiirde o da olsaydı.
—Bir başka şiirde ona da yer veririz
—İnşallah.
—İyi dinlemelet
—Sağolun.
Dunning–Kruger Etkisi nedir, bilir misiniz? Türkiye'de daha çok "cahil cesareti" olarak bilinir, "Cehalet, gerçek bilginin aksine, bireyin kendine olan güvenini artırır." diyen şu teori. O kadar büyük bir cesarettir ki bu, çok bariz bir yanlışlarını düzelttiğinizde bile aslında yanlışı yapan onlar değil, sizsinizdir. Misal, boş bulunup, limon ekşidir, demişsinizdir, limonun aslında tatlı olduğuna kendileri zaten emindir de size de oracıkta dersinizi verirler tatlı olduğuna dair. Nitekim ne Selimiye Camisi'nin Edirne'de olması mühimdir, ne de Ulu Cami'nin Bursa'da olması, onlar nasıl biliyorsa doğrusu odur. Selimiye icabında İstanbul'dadır, icabında İzmir'de. Gelgelelim, bu örnekte Dunning-Kruger sendromundan fazlası var sanki. Adam muhtemelen İstanbul'un Süleymaniye'siyle Edirne'nin Selimiye'sini karıştırmış, birisi benim bu tür bir hatamı düzeltse kendisine oracıkta teşekkür eder, ayrıca minnet duyarım, bense ne bu vatandaşın teşekküründeydim ne minnetinde, oysaki onun bunu kabul etmek gibi bir niyeti yoktu, dedim ya, Dunning-Kruger'den fazlası bu, "Ben yanlış yapmam ama tutalım yaptım, bu durumda da benim yanlış yapmadığıma dair birinci madde geçerlidir" kafası bu.
Ben de az değilim doğrusu, zaman zaman insanları trollemek öyle hoşuma gidiyor ki. Nitekim, Ulu Cami'den dem vurarak vatandaşa ufak bir yem attım ama sonrasında vazgeçtim. "Eskiden Şam da İstanbul'a bağlıydı, dolayısıyla oradaki Emevi Camisi de İstanbul'dadır," diye de sürdürebilirdim pekala, neyse ki havamda değilim uzun zamandır.
Video şurada. Bu da Orhan Veli'nin şiirinin "ilgili" bölümü:
(...)
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı;
Serin serin Kapalıçarşı
Cıvıl cıvıl Mahmutpaşa
Güvercin dolu avlular
Çekiç sesleri geliyor doklardan
Güzelim bahar rüzgârında ter kokuları;
İstanbul’u dinliyorum, gözlerim kapalı.
(...)
Ben ikna oldum :))
YanıtlaSilBir sonraki şiir ulu camii esintisi taşır:)
İkna olunmayacak gibi değil ki. :))
SilGülsem mi ağlasam mi?
YanıtlaSilAma çok güldüm:)))
Bu meselede kalkıp da ciddi bir yorum bile yapmamak en doğalı sanırım :)
Bereket versin, seninki şiir yazmıyordu. :))
SilNirengisiz bir çağda yaşıyoruz, çivinin deliği bile çıkmış...
YanıtlaSilEvet. Doğruyla yanlışın arasındaki çizgi görünmüyor artık.
Sil